Rönesans Çağında Avrupa aydınlarının İslam ve Türkler hakkında ileri sürdükleri oldukça ağır görüşler.
Turban ve Tiara: Rönesans Devri Aydınlarının İslama ve Türklere Bakışı
Bu kitabın teması 14. ve 16. asırlar arasında Avrupa ve İslam dünyası arasındaki ilişkiler. Bu ilişkiler bir yandan askeri çarpışmalardan, diğer yandan diplomatık, güçlü ticari ve kültürel ilişkilerden etkilenmiştir. Bu kitaba katkıda bulunan yazarlar kendi alanlarında uzman oldukları konulardan yola çıkarak Rönesans Çağında Avrupa aydınlarının İslam ve Türkler hakkında ileri sürdükleri oldukça ağır görüşlerini irdeliyorlar.
Osmanlılar, 13. Yüzıldan itibaren, o zamana kadar Araplar’ın elinde olan İslam gücünü devralmaya başladı. Hızlı bir şekilde Doğu Roma İmparatorluğu’na, başka bir tanımlama ile Bizans’a, ait bölgeleri Doğu Akdeniz’deki Hıristiyanlara ait varlıkları ele geçirdi. 1453’te İstanbul’un fethi ile Doğu Roma İmparatorluğu tamamen tarihten silindi. Bu gelişmede batı dünyasının Doğu Roma İmparatorluğuna, dini görüş ayrılıkları yüzünden yardım etmemesi de büyük rol oynadı.
Yukarıda da işaret ettiğimiz gibi Türk korkusu bir çok savaşa , diplomatik etkinliklere, anti-hristiyan olarak tanımlanan Türkler’e karşı savunabilmek için anti-Türk propagandalarına neden oldu. Türkler, Tanrı’nın Hıristiyanları cezalandırmak için gönderdiği şeytan olarak tanımlandı. Türkler, ahiret günün gelmekte olduğunun bir işareti olarak öne sürüldü.
Osmanlılar’ın Arnavutluğu işgal etmesinden sonra (1474 ve 1478), Türkler konusunda korku dolu bu tür yazılar yazanlardan biri de, Arnavut aydın Marin Barletti. Martin Barlettin’in “Şkodra Kuşatması” adlı kitabında Türkler konusundaki yazıları “Turban ve Tiara” adlı bu kitapta 15 sayfalık bir irdelemeyle anlatılıyor. Barletti, Türklere ilişkin yazmış olduğu iki kitabında Türkleri tarif eden genel tanımlaması: “Türkler vahşi ve acımasız, güvenilemeyecek insanlar. “Teslim olursanız affederiz.” demelerine rağmen teslim olanları yine de öldürüyorlar diyor. Vs.
Peki Danimarkalılar bu dönemde Türkler konusuna nasıl bir yaklaşım içindeydi? Evet, Danimarkalılar da Türk korkusunu ve Türkler’in baskısını yaşıyormuşcasına konuya ilişkin açıklamalarda bulunmuşlar, diğer Avrupalı ülkelerin ant-Türk görüşlerini paylaşmışlardı. 14. – 16. Yüzyıllardaki ulaşım olanakları ve mesafeler tutulduğunda Osmanlılar Danimarka’ya çok uzakta ve ulaşılması güç coğrafi bir konumdaydı. Doğrudan tehdit söz konusu değildi. Türk korkusu dışarıdan ithal edilmiş bir sorundu. Ama yine de ; “ Türkler ülkeleri sadece çürütümek istemiyor. Kadınların namusunu lekeliyor, çocukları öldürüyor, kanun kural kural tanımıyor,” vb. gibi benzeri açıklamalar yapılıyordu. Türkler, Hristiyan halkın dine uygun olmayan yaşamlarılarının cezalandırılması için gönderilmişti.
Şaşalı bir yaşamı ile tanınan Danimarka’nın en tanınmış kralı 4. Christian taç giyme töreninde ve her düznlediği şölende “En büyük düşman Türklerdir” temasını işliyordu.
İşte bir kaç ay önce yayımlanan bu “Turban ve Tiara” kitabının içeriği kısaca böyle. 14. – 16. yüzyıllrda ileri sürülmüş bu görüşler bugün bizler için şaşırtıcı olabilir. Buna rağmen, bugün Avrupa’da halk arasında hala izlerinin görülmekte olduğu bu “Türk korkusunun” neden hala devam etmekte olduğunu anlayabilmek açısından okunması gerekli bir kitap.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.