”Sanırım Türkiye’den Köge’ye ailesini getiren ilk göçmen babamdır; orada karısı ve çocuklarıyla oturan tek Türkiyeli aile bizdik o sıralar diye hatırlıyorum. Babam buraya bizden daha önce gelmişti ve bir kaç yıl sonra da bizi yanına almıştı.”
O zamanlar misafir işçi olarak gelen erkekler asker koğuşu gibi bir odada yatıp kalkıyor, baraka gibi yerlerde yaşıyorlardı. Yıl 1971. Şereflikoçhisar’da henüz ilkokul 3. sınıf öğrencisi olan Erdoğan Adanır, okulunu bırakıp annesi ve dört kardeşiyle babasının yanına Köge’ye taşınır. Adanır’ın Danimarka’ya geliş yılı 1971, severek yaptığı ilk iş ise, 1982’deki dil öğretmenliği. Bu işin ardından1983 yılında Kopenhag’da öğretmenlik eğitimine başlamış Erdoğan Adanır ve halen bir okulda öğretmen olarak çalışıyor.
İlk yılların zorlukları:
”İlk yıllarda Danimarka’da dil ve kültürel bakımdan sıkıntı çektim…Karşılaştığım insanlar ağzı, gözü, kulağı bizim gibi olan insanlardı, ama ağızlarını açtıklarında başka sesler çıkıyordu. Buna çok saşırmıstım bir çocuk olarak.
Başlangıçta tek kelime bile anlamıyordum. Okuldan bir öğretmen bana ve kardeşime okul eğitiminin dışında haftada iki kez özel ders veriyordu. İyi ki çok küçük yaşta gelmişim, 6 ayda dili anlamaya başladım.
Dil bir insanın hayatı için çok belirleyici ve önemli. Buraya gelirken bir beklentim, ülke hakkında fazla bilgim yoktu. 9 yaşında bir çocuktum, babam ve annemden başka kimseyi de tanımıyordum. Zamanla aldığım eğitim, gittiğim kurslar ve karşılaştığım insanlar çok sey öğretti bana”.
Sence Danimarka’da yaşamanın güzel yanları neler?
”Kültür ve dil bakımından benim evim Danimarka. Burada kendimi hem özgür, hem de evde hissediyorum. Anadilim neredeyse Danca benim. Ben o dilin kodlarıyla ve zihniyetiyle düşünüyorum. Bu toplumun sosyal tabakaları, zümreleri arasındaki eşitliği seviyorum; kadın erkek arasındaki eşitlik gibi homoseksüel ve hetoreseksüel arasında da bir eşitlik var burada”.
Aynı cinsten insanlar evlenebiliyor ve kolayca iş bulabiliyor, Türkiye’deki gibi toplum dışına itilmiyor.
Dil konusundaki özgürlüğe gelince… Danimarka’da konuşurken otosansür uygulamıyorum. Türkçe’de sürekli kiminle konuştuğun ve ne hakkında konuştuğun konusunda düşünerek, ölçüp biçerek konuşman gerekiyor; burada ise ilişkiler daha özgür ve rahat; belirli bir kesimle belirli bir tarzda konuşulacak diye bir kural, kısıtlama yok örneğin.
Danca konuşurken utanç ve suçluluk duymadan özgürce konuşabiliyorum. İnsanlar arasındaki ilişkiler doğal ve saygılı. Seni önce insan- birey olarak görüyor Danimarkalılar. Etnik kökenin daha sonra geliyor.”
Resim yaptığını biliyorum, sadece resim sanatıyla mı ilgileniyorsun?
Boş vakitlerimde şiir yazıyorum, resim yapıyorum…Bir film denemem de oldu: ”Lulu og Leon” adlı bir dizinin ikinci bölümünde oynadım. Aralık 1999’da Symbion Araştırma Merkezi’nde yağlı boya resim sergim açıldı.
Yaşlılığını ve ömrünün son yıllarını Danimarka’da mı geçirmek istiyorsun?
”Kesinlikle evet.”
Burada yakın arkadaşın var mı?
”Benim arkadaşlarımın hemen hepsi Danimarkalı zaten, tabii içlerinde yakın arkadaşım da var.
Danimarkalıların kişisel özgürlüklerine düşkün olması bazen soğuk veya mesafeli diye yorumlanıyor, özellikle aile bağları güçlü ve çevresindeki insanların onayına bağımlı olarak yetiştirilmiş diğer kültürlerden gelen kişiler için geçerli bu.’
Türkiye’den özlediğin şeyler neler?
”İklimi, doğal güzellikleri ve zaman zaman da orada tanıdığım kişileri özlüyorum.”
Bundan sonrası için planladığın ya da hayalini kurduğun bir şey var mı?
”Öncelikle bir öğretmen olarak didaktik yöntemler konusunda kendimi daha iyi geliştirmek istiyorum. Danimarka dili ve resim sanatı dersi veriyorum çocuklara. Öğrencilerin farklılıklarını dikkate alarak hepsinin düzeyi, beceri ve güçlüklerine göre ders verebilmek , onları iyi yetiştirmek istiyorum.
Hayalim ise, sanata daha çok zaman ayırabilmek ve resime iyice odaklanmak.”
Yaklaşık 50 yıldır Danimarka’da ikamet eden 58 yaşındaki Erdoğan, Danimarkalı eşi ve oğluyla birlikte yaşıyor. Yöneticilik tecrübesi de olan Adanır, dört yıl Sönderbro Okulu’nda müdürlük yapmış.
Erdoğan Adanır, şu anda Danimarka’nın en güzel bölgelerinden biri olan Mön adasındaki yazlığında kalıyor ve korona salgını dolayısıyla çocuklara uzaktan eğitim veriyor.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.