Orta Asya’dan Balkanlara yayılan bir coğrafyada yaygın olarak kullanılan ”SAZ”ın bugün Türk sinema ve dizilerindeki kader kurbanları ve hatta suçlularla bağdaştırılması oldukça düşündürücü.
Atiye, Kulüp, Ethos vb. diziler ile dünya çapında ses getiren Türk sineması ve dizi sektörü Danimarka’da da bir çok sinemasever tarafından takip ediliyor, üstelik hayranları sadece bu ülkede yaşayan yurttaşlarımızla sınırlı değil. Farklı bir çok ülkeden Danimarka’ya yerleşmiş diğer insanlar da merakla bu dizileri izliyor.
Bu günkü yazımın konusu yerli dizilerdeki sazın hikayelere ekleniş biçimi. Özellikle 3 Kuruş, Çukur ve Erşan Kuneri adlı dizilerdeki sazın çağrıştırdığı hayat biçimleri ve sazın sadece arabesk, kaderci ve yaşamda kaybedenlerle bağdaştırılması…
Bağlama olarak da bilinen ’Saz’, Türk sinema tarihinde ve son yıllarda yapılan TV dizilerinde sıkça kullanılan bir müzik aleti olarak karşımıza çıkıyor. Bu enstrümanı dinlerken çoğu kez kederleniyor veya düşüncelere dalıyoruz. Film ve dizilere derinlik katan ve kültürümüzün en önemli taşıyıcılarından biri olan bu enstrumanla halk müziği geniş kitlelere duyuruluyor.
Bağlamanın atası Kopuz’dur. Bin yılı aşkın bir geçmişi olan ve çok telli saz ailesinden olan kopuz, Orta Asya’dan gezginci ozanlar ve aşıklar aracılığıyla Anadolu’ya gelmiştir.
Orta Asya’dan Orta Dogu’ya ve Balkanlara yayılan bir coğrafyada yaygın olarak kullanılan SAZ, ezilenin, hak arayanın ifade biçimi olduğu kadar ’aşık’ geleneğini ve insan/yaşam/hak sevgisini kuşaktan kuşağa aktaran bir müzik aletidir aynı zamanda.
Saz/bağlama sadece halk müziği çalgısı değil, kültürümüzün bir yapı taşı, bir tutkalı. Alevi Bektaşi nefesleri ve Kürtçe ezgilerin ve haksızlıklara başkaldırının ifade biçimi. Yeni kuşak saz/bağlama üstadları, virtüözleri sazın sadece halk( folk) müziğinde değil, rock , pop, caz, klasik batı müziği ve balkan müziğinde de kullanılabilen evrensel bir çalgı olduğunu ispatladı.
Ama benim sormak istediğim konu, sazın Türk filmlerindeki kullanılış biçimi ve bazı dizilerde sazın çağrıştırdığı olumsuz hayat biçimleri. Son zamanlarda yapılan 3 Kuruş dizi filmindeki Ferhan Şensoy adlı seri katilin kurbanlarını öldürmeye giderken Neşet Ertaş dinlemesi gibi. Siz gitar veya banjo dinleyince aklınızda hırsız veya seri katili mi canlandırıyorsunuz?
Acaba ’bozuk’tan devşirilen buzuki örneğindeki gibi halk müziği ile arabesk müziği ayıran yeni bir alet mi geliştirmeli yoksa?
Neden bin yıllık sazımız arabesk, mapuslardaki kader kurbanları, çaresizler, teslimiyetçilik anlayışı ve hatta suçlularla ilişkilendiriliyor? Haksızlıklara isyan edip insanları vicdan ve adalet yoluna çağıran bilge ozanlarımız, neden kurban, teslimiyetçi ve suçlu bir grupla ilişkilendiriliyor, anlaşılır gibi değil. Sazın ve türkülerin içerdiği saf ve derin, insan ve doğa sevgisine dayanan felsefemize sahip çıkalım.
Saz çalan veya saz dinleyen kişiye giydirilmek istenen ‘kötü adam veya zavallı insan’ rollerini kabul etmeyelim!
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.