Danimarkalı emekli Prof. Tarihçi-Yazar Ove Korsgaard’un ”Nationalstatens fødselsveer, om Grundtvig, krig og geopolitik (Ulusal Devletleşmenin Doğum Sancıları)” adındaki bu kitabı günümüz Danimarka’sını daha iyi anlayabilmek açısından önemli bir yapıt.
HABER.dk
Bu yıl Danimarka’nın yazılı, görüntülü, radyo v.s. medyasında N.S.F. Grundtvig’den çok söz edildi. Amaç, bugünün Danimarka halkını bundan 150 – 200 yıl öncesine götürerek uyandırmak, Danimarka’nın tarihi yaşamsal dönemine götürmekti.
Ancak, ’Ulusal Devletşmenin Doğum Sancıları’ adlı, emekli Prof. Tarihçi Yazar Ove Korsgaard’un bu kitabının asıl amacı, şair, rahip, toplum eleştirmeni Grundtvig’in yaşamını anlatmak değil. Bugünün toplumsal yaşamına büyük etkileri olan bu kişiliğin 1830 – 1872 yılları arasındaki Danimarka kültürüne ve politik çalışmalarına etkilerine ilişkin yoğun çalışmalarını bugünün Danimarka halkına sunmak.
“Aslında Grundtvig ile ilgili yeni bir kitap daha yazmak niyetinde değildim. Ancak, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı, 1860’lı yıllarda Danimarka’nın içinde bulunduğu ve yok olmanın eşiğine geldiği jeopolitik durumunu anımsattı bana. Bu durum bugünkü Avrupa’nın durumunu da göz önünde tutunca bu kitabı yazma gereğini duydum.” diyor Ove Korsgaard.
Korsgaard, “Dolayısıyla bu kitabım Danimarka’ın yeni tarihinin 1830 – 1872 yılları arasındaki çok dramatik durumunu konu alıyor” açıklamasında bulunuyor. Bunun sonucu olarak bu kitap, Grundtvıg ve siyasi arkadaşlarının, Elben nehrine kadar olan Holstein, Lauenburg ve Slesvig Dükalıkları’nı da içine alan bir Danimarka devletine karşı görüşlerini ve mücadelelerini ayrıntılı olarak irdeliyor. Buna karşılık “Ulusal Liberal” olarak tanımlanan bir gurubun ise, Danimarka sınırlarının Ejder Nehri’ne kadar olan sadece Slesvig’i içine alan bir Danimarka devleti olması gerektiği şeklindeki görüşü savunanları anlatıyor.
Kısacası bu kitap, Grundtvig’in, iç toplumsal, kültürel yapısına etkisine değil, dış politikanın büyük alandaki siyasi görüşlerine odaklanıyor.
Grundtvig’in, 1789 Fransız Devrimi’nin dünya tarihindeki önemli rolünü kavraması, kişiliğinin oluşmasında büyük rol oynadı. Öyle ki, Grundtvig bir din adamı rahip olmasına rağmen Fransız Devrimleri’nin, Protestan’lığın kurucusu Martin Luther’in din alanındaki devrimlerinden de daha önemli olduğunu savundu. Grundtvig’e göre Fransız Devrimleri eski Avrupa toplum yapılarının kapılarını kapatan tarihi bir olay/olgu oldu. Ulusal devlet kurma eğilimleri başladı.
Grundtvig 1837’de daha 35 yaşında iken eski Danimarka toplum yapısının artık eskimiş olduğunu, yeni bir sayfanın açıldığını vurgulayarak Danimarka toplum yapısının yeni geleceğinin ön habercisi, yenilik için çaba gösterenlerin manevi öncüsü oldu.
Dil kullanımının ve kullanılan kavramların toplumun gelişmesinde, yapılanmasında oynadığı önemli rol ve bu açıdan bu bölümde Grundtvig’in anadilin ulasallık bilincini yaratma konusunda çok usta bir dil kullanıcısı olduğu anlatılıyor. Dil ve terimlerin bu amaçla kullanılması, üzerinde çok düşünülmemiş çok ilginç bir olgu.
Tarihçi Ove Korsgaard, ”eskinin ve yaşadığı dönemdeki asil sınıfa karşı, halkta eşitlik ilkesini, halk ve halkçılığı savunan Gruntdvig, bugünkü Danimarka toplum temel yapısının atılmasında büyük etkisi olduğunu irdeliyor” diyor.
Grundtvig, politikaya çok karışmamış olmasına rağmen Danimarka’nın mutlakiyet rejiminden Demokrasiye geçişinin ilk adımı olan 1849 ilk anayasasının hazırlanmasında etkili rol oynadı. Yazar Korsgaard, 1850’lere kadar bir çok dilin konuşulduğu, kullanıldığı (Danca, Almanca, İzlandaca, Faroe dili, Grönlandca, Norveçce, İsveçce gibi) Danimarka Krallığında ulusal birliği sağlayacak resmi dilin sadece Danca olmasında Grundtvig’in güçlü öncüsü olduğunun altını çiziyor.
Bu kitabın en önemli yararlarından biri, 10. bölümden itibaren15. bölüm de dahil, irdelenen, aslında çok karmaşık bir konu olan Holstein ve Slesvig sorununu, daha doğrusu sorunlarını biraz da olsa anlayabilmek. Danimarka’yı neredeyse yok olmanın eşiğine getiren 1864 felaketine yol açan, zamanın Avrupası’nın güçlü devletleri Prusya, Almanya, Avusturya ve Rusya’nın Danimarka’ya digte ettirdiği 1852 Londra Antlaşması’nın ne olduğunu bilmek. Bu antlaşma Danimarka’da yaşamayı tercih etmiş herkes için bilinmesi gereken tarihi bir antlaşmadır 1852 Londra Antlaşması.
Yine bu bağlamda, Kral Frederik 7.’nin çocuğu olmaması sonucu, babadan oğula geçen kraliyet silsilesinin sona ermesi, yeni kralın kime devredileceği konusunda yaşanan büyük politik oyunlar. Bu konuda Rusya’nın baskıları ve diğer Avrupa güçlerinin Rusya’ya karşı politikaları ayrıntılı bir şekilde irdeleniyor.
İçinde Danimarka’nın Slesvig, Holstein ve Lauenburg dükalıklarını da kapsayan bir devlet mi olmalı yoksa Ejder nehrini sınır kabul eden bir ulusal devlet mi olmalı konularındaki tartışmalar açıklanıyor.
Bu kitabın en ilginç bölümü belki de 13. bölüm. 1852 Londra Antlaşması Danimarka için çok ağır sonuçlar doğurdu. Bu antlaşmayla Danimarka, Holstein, Lauenburg ve Slesvig Dükalıkları’nı da kapsayan, birden fazla resmi dilin kullanılacağı bir devlet/krallık olarak kalacaktı. Holstein ve Slesvig Dükalıkları bölünemeyecekti. Ancak, Danimarka 1863’ün sonlarında Ejder Nehrini sınır olarak çizdi. Danimarka, sadece Slesvig’i içine alan Holstein’ı sınırdışında tutan bir Anayasa kabul edince 1852 Antlaşmasını bozmuş oldu. Danimarka’nın felaketine yol açan 1864 savaşı patlak verdi.
Bu bölümde Danimarka’nın tarihten tamamen yok olmasının eşiğine getiren 1864 savaşının sonuçları. Büyük toprak kaybına uğrayan Danimarka’nın bu yenilgiden sonra savaşın galibi Prusya ile Isveç arasında bölüşülmesi bile gündeme geldi. Buna ilişkin görüşler, tartışmalar ve benzeri bir dizi siyasi kargaşalıklar bu13. bölümde dile getiriliyor. Tam benzerlikleri olmasa da Daniamarka’nın 1864 felaketi sonrasındaki durumu, Osmanlı İmparatorluğunun 1. Dünya Savaşı’ndan, yani 1918’den sonraki durumunu da anımsatıyor.
Tarihçi Prof. Ove Korsgaard, kitabının “Son Söz” yazısında, Danimarka’nın ulusallaşma/ulusal bir devlet olmasının sancılı süreci ile bugünün Avrupa Birliği’nin bir üst kurumu olmaya doğru yol almak sürecinde çeşitli sorunlar yaşadığı, dolayısıyla sancılı bir geçiş dönemi içinde olduğu arasında paralellikler olduğunu öne sürüyor.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.