İnsan yaşamında çok kötü şeyler, görüp duyabilir. Bazen insan gördüklerine ve duyduklarına inanmakta zorlanabilir. Fakat Yenidoğan Çetesinin savunmasız bebekleri katletmesi kadar, kötü, iğrenç olayların yaşandığı, kötülüğün örgütlendiği bir olayı ne gördük, ne duyduk, ne de tanık olduk. SGK’dan üç kuruş para devşirmek için, henüz dünyaya gözlerini yeni açan yavrulara bu alçaklık nasıl yapılabilir?
Ben bu alçaklığın mimarlarına isim bulmakta zorlanıyorum. Tarih böyle bir alçaklık yaşamadı ki, önceden ismi de verilmiş olsun.
Çete lideri Fırat Sarı İstanbul’da 12 özel hastanenin Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinin işletmesini yasaya aykırı şekilde devir alıyor. Kendisine bağlı çete üyesi sağlık çalışanlarını da bu hastanelere yerleştiriyor. Başka hastanelerde doğan, fakat yoğunluk nedeniyle tedavi altına alınamayan bebeklerin bu hastanelere gelmesi için bir çark kuruluyor. Yoğun bakıma ihtiyacı olmayan bebekler bile bakımsızlıktan ölüme terkediliyor. Yoğun bakıma ihtiyacı olan bebeklere de gerekli tedavi uygulanmayarak yine ölüme terkediliyor.
Evrakta sahtecilikler yapılıyor. SGK’ya yalan, yanlış bilgiler veriliyor. Yanlış öldürdükleri çocukların kan değerlerini değiştiriyorlar. Yetmiyor sağlıklı çocuğu öldürüyorlar, daha önce ölmüş sağlıksız bir çocuğun akciğer filmlerini dosyaya koyuyorlar. Benzeri akıl almaz sahtekarlıklar. İnsan bunları dinlerken tüyleri diken diken oluyor. Buna alçaklık bile diyemiyorum, bu daha başka bir şey.
Peki, buraya nasıl gelindi? Caniler kötülüğü örgütler ve çaresiz yavruları katlederken denetlemekle görevli ilgililer ne yapıyordu? Bu nasıl bir örgüt ve gücünü nereden alıyor ki Cumhuriyetin Savcısını tehdit ediyor. Kiralık katil tutuyor. Ya savcı yürekli birisi çıkmasaydı, şu an daha kaç yavru daha katledilmiş olacaktı? Bu nasıl bir rezalet ki eski bir Sağlık Bakanının Hastanesi de bu şebekenin içinde yer alabiliyor. Toplum derinden infial (kızgınlık) halindedir ve “kime güveneceğiz?” sorusunu sormaktadır, haklı olarak.
Ülkemizde bulunan toplam 13 bin 685 yeni doğan yoğun bakım yatağının 7 bin 330 tanesi özel hastanelerdedir. Özel hastanelerin yenidoğan yoğun bakım yatak oranı yüzde 54’dür. Mevcut iktidar döneminde Sağlık Bakanlığı hastane sayısı yüzde 23 artarken, özel hastane sayısındaki artış yüzde 110’dur. Yine yatak sayılarında artış ise Sağlık Bakanlığı yüzde 46 iken, özel hastanelerde yüzde 184’dür.
Görülüyor ki nerdeyse sağlık tamamen özel sağlık kuruluşlarına teslim edilmiştir. Bir de hastanesi olanları bakan, halkı da müşteri yaparsanız halk derdine yansın. Şehir hastanelerini de hasta garantili yapınca, hasta üretmek zorunda kalıyorsunuz. Kısacası halkın sağlığı Allaha emanet gidiyor.
Denetimsizlik kâr hırsı, özel hastanelere halkın sağlığını hiçe sayma fırsatı veriyor. Bunun yanında cezasızlık algısı toplumu canından bezdiriyor.
Sonuç olarak; Sağlık gibi önemli bir konu özel sektöre bırakılmamalı. Devlet halkın sağlığından sorumludur. Ayrıca suça bulaşan tüm sağlık kuruluşları geç kalmadan kamulaştırılmalı. Hazır muhalefette bunu istiyorken, fırsat kaçmamalı.
Kötülüğü örgütleyip bebekleri katleden çetelere bir daha fırsat verilmemeli. Her ne kadar sağlık kurumlarında çeteleşenler suçluysa da, buna ortam yaratan rejim de masum değildir.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.