Tarih boyunca Müslümanlar, Süryaniler ve Yezidilerin yüzyıllardır bir arada yaşadığı medeniyetler şehri Mardin, Mezopotamya ovasına hakim bir tepede kurulmuş. Türkiye’nin en eski yerleşim yerlerinden biri olarak kabul ediliyor ve doğal güzellikleriyle de dikkat çekiyor.
Cengiz KAHRAMAN
cengiz.kahraman@haber.dk
Turumuzun son durağı olan Mardin’deyiz. Nusaybin’de kaldığımız üç gün boyunca Dara Antik Kenti, Midyat ve Mardin’i gezme fırsatı bulduk.
Birçok medeniyete ev sahipliği yapan Mardin gezimizi Nusaybin’de bir gece konakladıktan sonra ertesi gün gerçekleştirdik. Nusaybin’e yaklaşık 80 km mesafedeki Mardin’e doğru yola çıkarken Dara Antik Kenti’ne uğradık.
Dara hakkındaki topladığım bilgilerde, Dara Antik Kenti’nin, Orta Çağ tarihçilerine göre Pers Kralı III. Darius ve Büyük İskender’in savaşı neticesinde (Gaugamela Muharebesi) Pers Kralı’nın öldüğü yerin Dara olarak adlandırıldığı söyleniyor. Yani Dara isminin kökeninin de buradan geldiği varsayılıyor.
Dara’daki Bizanslılardan kalma antik su sarnıcı gerçekten görülmeye değer bir yer.
Doğu Roma İmparatorluğu’nun sınırını Sasaniler’e karşı korumak amacıyla kurduğu antik kentteki agorada devam eden kazı çalışmalarında önemli buluntulara rastlanıyor.
Bazı kaynaklara göre, Sasaniler, MS 224’ten 651’e kadar hüküm süren Pers İmparatorluğu’nun son hanedanıdır. Sasani İmparatorluğu, Pers İmparatorluğu’nun Ahameniş İmparatorluğu’ndan sonra gelen en önemli ikinci büyük imparatorluğuymuş ve büyük ölçüde bugünkü İran topraklarında kurulmuş.
İstanbul’daki Yerebatan Sarnıcı’ndan 6 metre daha derin olan Dara’daki 18 metre yüksekliğindeki su sarnıcı, tonlarca suyu içinde barınıyor ve bu su sarnıcından şehre kanal ve künk sistemi ile su taşınıyormuş. Bu sarnıç aslında, 1500 yıl önce Dara’da kurulmuş şehrin içme su ihtiyacını karşılayan bir su sistemi.
Artuklu ilçesinin Oğuz köyünde keşfedilmiş olan Dara Antik Kenti, Bizanslılar tarafından savunma amacıyla kurulmuş. Kilise, kale, saray, su bendi, zindan ve tophane gibi yapılardan oluşan antik kentin etrafı surlarla çevrelenmiş. Yapı topluluğunun önemli bir kısmı günümüze kadar gelebilmiş. Dara Antik Kenti’nin çevresindeki mağaralarda, ev olarak kullanıldığı tahmin edilen yerleşim yerleri de görmek mümkün.
Medeniyetler şehri Mardin ise, Mezopotamya ovası’na hakim bir tepede kurulmuş. Bu konum, şehre muhteşem manzaralar sunuyor. Mardin, Türkiye’nin en eski yerleşim yerlerinden biri olarak kabul ediliyor ve doğal güzellikleriyle de dikkat çekiyor.
Mardin, tarih boyunca farklı dinlerin bir arada yaşadığı bir şehir olmuş. Müslümanlar, Hristiyanlar (özellikle Süryaniler) ve Yezidiler burada yüzyıllardır bir arada yaşıyor. Bu durum, şehrin kültürel ve dini çeşitliliğini artırmış.
Mardin kent içinde egemen dil Arapça denilebilir. Ama bazı istisnalar dışında kırsalı Kürt ağırlıklı. Kent içi nüfusta Arap-Kürt oranı dengeli gibi görünüyor, Süryanilerin sayısı ise giderek azalmış.
Yüzyıllar öncesinden gelen taş işleme sanatının ustaları, bu kenti yüksek bir tepenin güneye bakan kısmına inşa etmiş.
Taş işçiliğiyle ünlü olan bu şehirde evler, sarı kalker taşından yapılmış olup, dar sokaklar ve merdivenlerle birbirine bağlanıyor. Bu yapılar, geleneksel ve modern mimarinin harmanlandığı bir görüntü sunuyor.
Mardin ayrıca, geleneksel el sanatlarıyla da ünlü. Telkari (gümüş işçiliği) ve bakırcılık en bilinen el sanatları arasında bulunuyor.
Meşhur Meydan dedikleri cadde gümüşçü, takıcı, kuyumcu, sabuncu, Süryani şaraplarının satıldığı şarap dükkanları, restoranlarla dolu daracık bir cadde. Caddede araçla gezmek mümkün, ama bir o kadar da zor. Eski Mardin’de gezilecek her yer yürüme mesafesinde, ama bu tepedeki eski şehre çıkmak için epey tırmanmak ya da aşağıdan seyretmek gerekiyor.
Yukarı tırmandığınızda size, gözünüz alabildiğince uçsuz bucaksız Mezopotamya ovası karşılıyor. Mezopotamya’ya yukarıdan bakan kadim bir şehir olan Mardin, kendine has mimari yapısı, taş evleri ve zengin mutfağı ile Türkiye’nin en dikkat çekici şehirleri arasında yer alıyor.
Mardin, tarih boyunca önemli bir ticaret merkezi de olmuş. Baharat Yolu’nun bir parçası olan şehir, bugün de ticaretin merkezi konumunda.
Farklı medeniyetlerden kalan pek çok tarihi yapıya sahip olan Mardin’deki, Kasımiye Medresesi, Mardin Kalesi, Zinciriye Medresesi ve Ulu Cami bunlardan bazıları. Deyrülzafaran Manastırı, Mor Gabriel Manastırı gibi dini yapılar da bu çeşitliliğin örnekleri olarak gösterilmekte.
Mardin mutfağı, zengin ve çeşitli yemekleriyle tanınır. Kebaplar, dolmalar, mezeler ve çeşitli baharatlarla hazırlanan yemekler Mardin mutfağının özelliklerinden. Kaburga dolması ve ikbebet gibi yemekler öne çıkıyor.
Süryani şarapları…
Mardin’e gelip de Süryani şaraplarından sözetmezsek olmaz. Midyat yolu üzerinde yüzlerce hektar üzüm bağları dikkat çekiyor. Dağların tepelerine kadar ulaşan bu bodur bağlarda kırmızı üzümler yetişiyor.
Süryani kültürünün ve tarihinin önemli bir parçası olarak kabul edilen ve binlerce yıllık bir geçmişe sahip olan bu geleneksel şaraplar, bu bağlardaki üzümlerden üretiliyor. Süryani şarapları, genellikle geleneksel yöntemlerle üretiliyor. Üzümler, taş baskılarla eziliyor ve şaraplar, büyük taş veya ahşap fıçılarda fermente ediliyor. Zengin ve yoğun aromaları ile bilinen bu şaraplar, çoğunlukla koyu kırmızı renkte, meyvemsi ve baharatlı tatlar içeriyor.
Şarap, Süryani Ortodoks Kilisesi’nin dini ritüellerinde de önemli bir yer tutuyor ve ayinlerde kullanılan kutsal şaraplar, Süryani kültürünün vazgeçilmez bir parçası haline gelmiş.
Tarihi ve kültürel zenginlikleri nedeniyle önemli bir turizm merkezi haline gelen Mardin, yerli ve yabancı turistlerin uğrak noktası. Ziyaretçiler, şehrin tarihi dokusunu, dini yapıları ve doğal güzelliklerini keşfetmek için geliyorlar buraya.
Kasımiye Medresesi
Artuklu ilçesinde yer alan ve inşasına Artuklu Dönemi’nde başlanan medrese, Akkoyunlular tarafından tamamlanmış. İki katlı medrese, 15. yüzyılın sonunda yapılmış. Özenli bir taş işçiliğiyle süslenmiş kapıdan geçerek çeşme ve havuza sahip bir avluya, oradan da yirmi üç derslikli medrese ve kubbeli mescide ulaşılıyor. Yüzlerce yıllık geçmişiyle halen ayakta duran yapı, günümüzde El Cezeri Sanat Müzesi olarak ziyaretçilerini karşılıyor. Müzede, sibernetik teknolojisinin temellerini atan Ebu El Cezeri’nin çalışmaları baz alınarak canlandırma, balmumu heykel ve dijital sunumlar sergileniyor.
Deyrulzafaran Manastırı
Deyrulzafaran Manastırı, Artuklu ilçesi sınırları içinde Mardin ovasını gören bir noktada konumlanmış. M.Ö. 5. yüzyılda inşa edilen ve asırlar boyu çeşitli onarım ve eklemelerle bugünkü görüntüsüne kavuşan kutsal mekan, İsa’dan önce Güneş Tapınağı olarak Romalılar Dönemi’nde ise kale olarak kullanılmış. Kemerli sütunları, kubbe ve süslemeleriyle göz dolduran tarihi ibadet yeri, Süryanilerin önemli merkezlerinden biridir. Mor Şleymun, Mor Hananyo ve Safran Manastırı adlarıyla anılmış.
1876 senesinde manastır, matbaa makinesiyle tanışmış, İngiliz kraliçesi Victoria tarafından hediye edilen ilk latin alfabeli bu matbaa makinasıyla Cumhuriyet’in ilk yıllarında latin alfabeli yazılı evraklar bu matbaada basılmış, ilk Mardin gazetesi bu matbaada basılmış ve 1953’e kadar basım merkezi olarak kullanılmış. Tarihi baskı makinasının ve materyallerin bir bölümü halen burada görmek mümkün. Süryanilerce hac yeri olarak bilinen Deyrulzafaran Manastırı, hala ibadete ve ziyarete açık.
Mardin’in doğusunda yer alan Midyat, Mezopotamya ovasına hakim bir konumda bulunmakta. Hem stratejik hem de estetik açıdan önemli bir yerleşim alanı.
Tarihi dokusu ve kültürel zenginlikleri, eşsiz taş işçiliği ve dini yapıları ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin en önemli yerleşim yerlerinden biri olan Midyat’ın tarihi M.Ö. 9. yüzyıla kadar uzanıyor. Asurlular, Persler, Romalılar ve Bizanslılar gibi birçok uygarlığın egemenliği altında kalmış.
Midyat, Ortaçağ boyunca Süryani Hristiyanların önemli bir merkezi olmuş. Bu dönemde birçok kilise ve manastır inşa edilmiş.
16. yüzyıldan itibaren Osmanlı İmparatorluğu’nun bir parçası olan Midyat, bu dönemde de gelişimini sürdürmüş.
Mor Gabriel Manastırı
Midyat’ın Turabdin mevkiinde, Güngören Mahallesinde konumlu Mor Gabriel Manastırı, ilçe merkezine yaklaşık 23 km mesafede. Deyrulumur Manastırı adıyla da bilinen kutsal mekan, Süryani cemaatinin önemli merkezlerinden biridir.
397 yılında kurulan bu manastır, dünyanın en eski Süryani Ortodoks manastırlarından ve Midyat’ın en önemli dini yapılarından biri olarak biliniyor. Çeşitli onarım ve yenilemeler sonucunda günümüze kadar gelebilmiştir. Yıllar boyu burada birçok din bilgini yetişmiştir. Yapının içindeki Azizler Evi, 15 nişli bir anıt mezardır. Taştan yapılmış, işlemelerle süslenmiş tarihi mekan, ibadete ve ziyarete açık.
Midyat’ın tarihi ve dini mirasının önemli bir parçası olan Meryem Ana Kilisesi ise 3. yüzyıldan kalma.
Midyat Konuk Evi ise Midyat’ın geleneksel taş mimarisini yansıtan bir yapı. İilçenin en çok ziyaret edilen turistik mekanlarından biri olan Midyat Konuk Evi, ayrıca birçok dizi ve filmde çekim mekanı olarak kullanılmış.
Yine Midyat’ta bulunan Gelüşke Hanı Osmanlı döneminde inşa edilmiş, Midyat’ın ticaret ve sosyal hayatının önemli merkezlerinden biri.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.