Bundan üç yıl önce yayımlanmış olan bu kitabın yazarı Sosyolog Ruud Koopmans, daha kitabın ilk başında şöyle bir uyarıda bulunuyor. Bu kitabın İslam’ı eleştirici ancak İslam düşmanı bir kitap olmadığını vurguluyor ve; “ Bir dinin eleştirisi ile ırkçılık arasındaki farkı ayırt edemeyecek olanlar, başka bir deyişle İslam’ın son zamanlardaki durumunu anlamak istemeyenler bu kitabı bir kenera koysunlar.” diyor.
Kitabın arka kapağındaki tanıtım yazısında özetle şöyle deniyor; İslam Dünyası artan bir şekilde savaş, terör, ekonomide gerileme ve eksik demokrasi içinde. Kadınlar, eşcinseller ve dini azınlık grupları baskı altında. Bu nedenlerle de artan sayıda Müslüman batılı ülkelere göç ediyor. Bu ülkelerde de sık sık yeni huzursuzluklara yol açan uyumsuzluk sorunları yaşanıyor.
İslam’da yaşanan, başka bir deyişle Müslüman ülkelerde görülen bu olumsuz durumun nedenleri ne? Kitabın yazarı bu durumu çok kapsamlı ve geniş bir araştırma sonucu (kitabın son bölümünde 25-46. sayfalarda kaydedilen kaynaklar) bu nedenleri açıklamaya çalışıyor.
Ruud Koopmans, diğer dinlerde de görüldüğü gibi İslam’ın kutsal yazıları da çok farklı şekillerde yorumlanıyor. Bu yorumlardan biri de bir çoğu bugün de kullanılabilecek yaklaşık 1500 yıl öncesinin yazılarının bugün aynen kullanılması, uygulanması şeklinde, diye değerlendiriyor.
Ruud Koopmans bunu diğer dinlerde de olduğu gibi “kökten dincilik” olarak tanımlıyor. Burada sorun olan İslam değil “kökten dincilik”tir, diyor. Ruud Koopmans, son 50 yıldaki Müslüman ülkelerin, İslam’ı kökten dinci yorumlarının bu çöküntüyü daha da dernleştirdiğini öne sürüyor. Yazar nitekim, dünyadaki 1,5 milyarı bulan Müslümanın, dinlerinden vazgeçmeyerek bu konudaki toplumsal eleştirilere yapıcı olarak katılmalarını umduğunu belirtiyor.
Eşi de Türk olan Ruud Koopmans’ın bir diğer saptaması da oldukça ilginç; Batı ülkerine göç etmiş Müslümanların yerleştikleri ülkelerdeki uyum sorunları. Ruud Koopmans “Bu insanlar hem ekonomik sistem sorunları, siyasi, dini baskılar gibi nedenlerle ülkelerindeki sistemi terkedip batı ülkerine göç ediyorlar hem de bıraktıkları ve kaçtıkları bu sistemi yerleştikleri batılı ülkelerde devam ettiriyorlar” diyor. Ruud Koopmans bu görüşünü kitabının 6. bölümünde (sayfa 166.198) ayrıntılı bir şekilde inceliyor.
Ruud Koopmans, İslam ülkelerinde giderek ağırlaşan kadınların ikinci sınıf muamelesi görmesi (çocuk yaştaki kızların evlendirilmasi, erkeklerin birden fazla kadınla evlenebilmesi, kadınlara velayet hakkı verilmemesi, boşanma konusunda erkeklere kolaylık v.b. gibi), eşcinsellerin, dini azılıkların baskı altında olması gibi durumlara dünya kamuoyunun genel olarak sessiz kalmasını da eleştiriyor. Buna Güney Afrika’daki ırkçı ayırımcı olan apartheid rejiminin tüm dünya ülkelerinin tepkisi ve ağır yaptırımları sonucu yıkılmış olmasını örnek gösteriyor.
Ruud Koopmans, “İslam’a yönelik eleştirilerde bir çok Müslüman İslam düşmanı ya da İslam’ı kirleten bir kafir olarak damgalanıyorlar. Bu kitabı yazmamın nedenlerinden biri de bu duruma karşı sessizliği kırmaktır.” diye açıklıyor.
Kısacası Ruud Koopmans bu kitabında, İslam’ın doğuşundan 1800’lü yıllara kadar modern tıp biliminin ve matematiğin temelini atan, ekonomi, kültür, bilim, askeri gibi alanlarda batıya üstün olan İslam dünyası nasıl oldu da bugün bu kadar geriye düştü? sorusunu, kitabın 225-246. Sayfalarında da görülebileceği gibi bir çok belgeleri ve kaynaklarıyla inceliyor. Ruud Koopmans, “Bunun nedeni dini olamaz. Bir zamanların başarılı iyi düşüncesi bugünkü duruma uyum sağlama yeteneğinin yetersizliğidir.” görüşünü savunuyor. Buna ekonomik, politik, uluslararası ilişkilerden ileri gelen örnekler veriyor.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.