Önce, böylesi çok önemli bir kitabı yazan Heini í Skorini’nin kim olduğunu belirtelim. Londra Kings College yüksek okulunun Savaşlar Eğitimi bölümünden mezunu ve şimdi Faer Adaları Üniversitesi Tarih ve Toplum Bilimleri bölümünde eğitim lideri.
Çok kısa ve genel bir özetle kitabın konusu: Uluslararası siyasal güç kavgaları ve Birleşmiş Milletler sisteminde dinî konulardaki özgür düşünme ve ifade hakkı mücadeleleri uzlaşmazlıkların önemli bir nedeni, kaynağı olarak süregelmiştir. Bu kısa açıklamadan sonra şimdi kitabın içeriğine gelelim.
Heini í Skorini, kitabın giriş bölümünde yaptığı açıklamalarında; “Londra’daki eğitimime başladığım zaman, uluslararası politikalarda din ve ifade özgürlüğü mücadelelerinin artık bitmiş olduğunu düşünüyordum. Ancak yanılmışım. Eğitimim sırasında yaptığım araştırmalar, konumla ilgili pek çok kişilikle yaptığım görüşmeler bunu göstermişti. “Müslümanların Masumiyeti (Innocens of Muslims)” adlı bir film Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile bir çok Müslüman ülkesi arasında gerginlik yaratmıştı. Fransız Charli Ebdo dergisi lokali kana bulanmıştı. Kopenhag’da Kruttønden ve bir Sinagog kana bulanmıştı. Bu kitabım tipik bir bilimsel araştırmadan daha çok geniş bir kitleye hitabeden bir tartışma kitabıdır.” diye vurguluyor.
Kitaptan anlaşılan diğer bir nokta da Birleşmiş Milletler(BM) ile ilgili. Bu önemli nokta, BM’nin yapısı ve işleyişi dolayısıyla her ülkenin destekleyebileceği ortak bir karar alabilmenin, ülkelerin çok farklı çıkarları nedeniyle çok güç olması. Bunun ayrıntılı bazı örnekleri kitabın 14 – 15. syafalarında.
1980’li yılların sonuna kadar İslam/Müslüman ülkelerin diplomatları İslam’a karşı saldırılara, aşağılayıcı davranışlara karşı Kuran’a, Hz. Muhammed’e, Şeriat kanunlarına göndermeler yaparak savunmalar yaparlardı. Şimdi ise diplomatlar yeni bir dil kullanarak, nefret konuşmaları ve yazıları, ırkçılık, islam fobisi ve hoşgörüsüzlüğü yasaklayan uluslararası kararlar alınmasını, sansür konulmasını istiyorlar.
Kitabın 19-33. sayfalarında, din ve ifade özgürlüğü konularında dünya genelinde değerler mücadelesi ele alınıyor ve bu konulardaki “aşağılayıcılığın” çok çeşitli yüzü bir çok örnekle okuyucuya sunuluyor. Bu konularla ilgili ifade özgürlüğü ve dinsel eleştirilerin 21. yüzyıldaki koşulları yeni bilgilere, tarihî arşivlere, konuyla ilgili çalışmalar yapan önde gelen diplomatlarla yapılan röportajlara dayanılarak irdeleniyor. 28. sayfada da, Türkiye’nin 1969’da dinî örgüt olduğu gerekçesiyle üyesi olmayı reddedettiği bugün ise üyesi olduğu BM’den sonra Dünya’nın en büyük devletlerarası örgütü İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) oluşması, gelişmesi ve bugünkü duruma gelişi anlatılıyor. Bu bölümde dine hakareti, dini aşağılamayı, lekelemeyi yasaklama konusunda alınmış karartasarıları ve kararlar özetleniyor. Bu bağlamda kitapta yer yer Danimarka’da yaşanan “Muhammed Karikatür Krizine” ve Müslüman ülkelerde uyandırdığı, bu arada Türkiye’deki tepkilere de değiniliyor.
140. sayfada ABD Anayasası’nın ifade özgürlüğü felsefesi ile İİT’nin dine hakaretin yasaklanması arasındaki birbirinden çok uzak farlı yaklaşımlar çok iyi açıklanıyor.
Üçüncü bir durum ise Avrupa ülkelerinin bu konudaki, hatta aynı birlik içinde (Avrupa Birliği) olmalarına rağmen birbirinden farklı yaklaşımda olmaları. Yani dine hakaret içeriğindeki açıklamalar kimi ülkelerde yasak, kimi ülkelerde ise ifade özgürlüğü olarak görülüyor. Durum böyle olunca, BM’de bu konudaki guruplaşmaların, ifade özgürlüğü konusundaki zıt görüşler sonucu mücadelelerin nedeni daha net anlaşılıyor. Bu bağlamda, Latin Amerika ülkeleri arasındaki, Rusya ve Asya ülkeleri arasındaki ideolojik, dinsel, kültürel nedenlere dayalı farklı yaklaşımlar ayrıntılı olarak irdeleniyor. Çok farlı etnik ve dinsel yapıdaki Afrika ülkelerinde de dine hakaretin yasaklanması konusunda İİT’nin desteklenmesi ve bunun nedenleri özetleniyor.
Avrupa’daki duruma gelince; Hümanist Avrupa Federasyonu eski başkanı Pierre Galand Avrupa’daki durumu “çifte standartlık” olarak tanımlıyor. Örnek olarak Avusturyalı bir kadının Hz. Muhammed’e yönelik sübyancılık suçlaması (kısacası, Hz. Muhammed’in Ayşe ile 6 yaşında iken evlenmesi, 9 yaşında iken cinsel ililişkide bulunması) konusunda, kadın hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin almış olduğu karar. Hukuki anlamda Avrupa Birliği’ni iyi anlayabilmek için (sayfa 165-166) mutlaka okunmalı.
Kitabın 6. Bülümünde, Soğuk Savaş döneminde (1945.1992) ifade özgürlüğü ve dine hakaret konusundaki gelişmeler anlatılıyor.. Belki de en ilginç bölüm, bugünün dünyasında Facebook, Twitter, YouTube gibi sosyal medya teknolojisinin ifade özgürlüğü konusundaki rolü.
Kitabın 8. Bölümü de güç, etnik azınlıklar, çok kültürlü toplumlarda ifade özgürlükleri konusuna ayrılmış.
Evet, ifade özgürlüğü savunucusu ya da karşıtı olsun, herkesin mutlaka okuması gereken bir kitap.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.