Hüseyin DUYGU
huseyin.duygu@haber.dk
Çocuklar kendilerini iyi hissetmelidir. Günde üç öğün yemek yemelerine ya da düzgün kıyafetlere ihtiyaçları var, doğum günü hediyelerinden bahsetmeye bile gerek yok. Gözlerinin sevinçten parladığını görmek biz yetişkinlere mutluluk ve yaşam sevinci vermeli. Özgürce yaşamalılar! Başkalarıyla oynarken onların mutlu çığlıklarını ya da ellerinde basit bir oyuncakla yerde sessizce oturduklarında tatmin olmuş mırıltılarını duymayalım mı?
Filistinli çocuklara üzülen ama Türkiye’deki Suriyeli çocuklara nefret sözcüklerini hiç çekinmeden dile getiren siyasi parti başkanları ve yöneticileri gerçekten çocukları seviyorlar mı? Çocuklar Suriyeli olmadığı sürece çocuklarda sorun yok. Bu ırkçı söylemi verdikleri röportajlarda dile getiren siyasiler, iki saniyede çocuk düşmanı olduklarını söylemleriyle kanıtlıyorlar.
Irkçı söylemleri sahibi siyasi liderler, yabancılardan nefret ettiği kadar yabancı kelimeleri de seven, eğitimli kişiler. Kötü niyetli göçmen politikasının değişimi istemek çocuklara karşı ırkçılık yapmakla olmaz. Müslüman çocuklar demiyorlar, ırk, ten rengi demiyorlar. “Kültürel zihniyeti” diyorlar. Suriyeli çocuklu bir aile yanlış “kültürel zihniyete” sahipse, dini ihtiyaçlarını yerine getirirken günde beş kez alınlarını yere koyacak kadar fakir olsalar bile savaşın tam gaz sürdüğü Suriye’ye gönderilmeli mi?
Zihniyetlerinin kontrolü, normalde diktatörlüklerle ilişkilendirdiğimiz zihin kontrolünü anımsatıyor, değil mi? Suriyeli çocukların ölüme gönderilmesini önlemek için başka bir düşünceler de var ama yetersiz. Suriyeli ailelerin Türkiye’de ne kadar süre kaldıklarını, hangi sosyal statüye sahip olduklarını ve çocuk sayısını bilmemiz gerekiyor, böylece “Suriye kökenli insanlara uygun politika üretilir.”
Başka bir deyişle: Siz ne kadar fakirseniz, çocuklarınız da o kadar muhtaç olur, ne kadar çok çocuk sahibi olursanız, kasa o kadar geç dolar. Çocukların ihtiyaçları hesaba katılmaz ve bariz yoksulluğun okulda sıklıkla yol açtığı dışlanma da hesaba katılmaz. Şimdi nasıl çok sayıda iş bulamayan genç Türkiye’de doğmaktan pişmansa ve kurtuluşu yurtdışına gitmekte görüyorsa, Suriyeli aileler de olanakları olsaydı, Orta Doğu’nun berbat ülkeleri dışında başka bir yerde doğmayı seçebilirlerdi.
Türkiye’de yırtık pırtık giysiler içindeki mutsuz, yetersiz beslenen çocuklar, ataları Orta Doğu’da olduğu sürece ırkçı söylem sahibi politikacılar için yeni bir zaferdir. Suriye ve çevre bölgelerdeki başarısız savaşlarımızın hiçbirini kazanamadık. Ama en azından çocukları Suriye’ye zorla tekmeleyebilirler.
Bu arada neden savunmasız aileler denildiğini düşündünüz mü? Evet, elbette çünkü onların yoksulluk içinde büyümeleri günahtır. Yoksulsan o zaman savunmasız bir çocuksun. Fakat bu kavramın tamamen farklı bir anlamı da olamaz mı? Sahip çıkılmadıkları için savunmasızlar.
Tarihsel olarak savunmasız bir çocuk, ebeveynlerinin onu yetiştirmeye güçleri yetmediği için ormana bırakılan ve bu nedenle onu vahşi hayvanlara bırakan bir çocuktur. Artık savunmasız, sahipsiz çocuklar yalnızca bir peri masalında değiller.
Savaşlardan, kötü yönetimlerden kaçıp Türkiye’ye gelen zavallı çocukları, yoksulluk ve ayrımcılık cadısının tuzağına düşebilecekleri ormana bırakıyor bu siyasi yaklaşım. Hayatta kalıp kalamayacaklarını bilmiyoruz. En azından teşekkür edebilecekleri biz olmayacağız.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.