Mustafa AYDINLI
Anne sözcüğünün kökeni anadır. Türkçe ’de büyük ünlü ses uyumunun zıttına ana anne oluyor. Ana sözcüğünü en çok çocuklar kullanıyor. Anna olması gerektiği halde ikinci a incelerek anne oluyor. Ana ağırlıklı olarak kırsal kesimde kullanılırken. Anne kentsel kesimde kullanılıyor. Daha detayına dil bilimciler yanıt verir. Biz konumuza dönersek anneler gününde analık kavramı ve değerleri üzerinde duracağız.
Ana sözcüğünü ele alırken sadece insanlarla yetinmiyorum. Doğadaki anaların tümünü düşünüyorum.
Analık duygusu tüm doğada aynı. Yavrusu kadre uğrayan bir insan annesi ne duyuyorsa bir kedi, köpek, kuş veya diğer canlılarda aynı acıyı hissediyor.
Çevremizde sık görürüz kedi ve köpeklerin kuşların verdiğiniz yiyecekleri önce yavrularına götürdüğünü. Artarsa da kendilerinin yediğini. Leyleğin ağzında toplayıp getirdiği yiyecekleri, yuvada bekleyen yavrularının ağzına boşalttığını çoğumuz izlemiştir.
Doğadaki canlıların bu anaç tavırlarını görünce, anamı anımsarım. Bizim çocukluğumuz elektriğin olmadığı haliyle buzdolabının olmadığı köy yaşamının olduğu dönemlere denk gelir. Fakat o olanaksızlıklar içinde bile rahmetli anamın yaz ürünlerini kış ortasında, kış ürünlerini de yaz ortasında iştahla ve zevkle bize sunduğuna tanık olmuşumdur.
Domates ve kavunları daha tam olarak olgunlaşmadan toplar, samandan bir yer yapar onları samana gömer, onlar hem süreç içinde olgunlaşır, hem de çürümez kış ortasında masaya koyardı, bazen kış kavunlarını iple tavana asardı çürümez olgunlaşırdı. Kışında çömleğe doldurduğu çökelek ve peynir gibi ürünleri toprağa gömerdi. Yaz ortasında çömleği çıkarırdık o peynirler olgunlaşmış dünyanın en lezzetli peyniri olurdu.
Doğrusunu sorarsanız şimdi ileri teknoloji ile yapılan hiçbir tulum peynirinde o anamın ilkel metotlarla yaptığı peynirin tadını, lezzetini alamıyorum. Sadece benim anam değil tüm analar böyleydi.
Ben anamı 21 yıl önce kaybettim. Anaların mezarlarını ilk ziyaretler, çok duygusal olur. Antalya Huncalı Mezarlığına defnetmiştik. Mezarlık yeşillik ve güllerle çiçeklerle dolu ,o an yazdığım, mezar taşında da kazılı olan şiirimin ilk dörtlüğü;
Güller toplamaya gülşene girdim
En güzel, en narin gülleri derdim
Her birin koklayıp bir karar verdim
Senden güzel kokan gül yokmuş anam
İnsanların genetik olarak anne babaya simalarının benzemesinin yanında şive ve dil benzerliği de kendiliğinden geçer. Ana dilin nedir? Sık kullandığımız bir deyimdir. Diliniz ananızın kullandığı dildir.
Analar çok alçak gönüllüdür. Onlara imkanın yoksa hiçbir hediye alamasan bile, bir kır çiçeği koparıp götürmen, onu andığını saydığını belli etmen dünyalara değer. Şiirimin ikinci dörtlüğü şöyleydi;
Düğün olur, bayram olur elinen
Seni kıyas etmem gonca gülünen
Ninniler söylerdin tatlı dilinen
Ana dilden güzel dil yokmuş anam
Belki yaşarken kıymetini tam olarak bilemiyoruz anaların, sevgi, şefkat ve sıcaklığını , hangi yaşta olursan ol, yokluğunda anlıyorsun onların hiçbir terazinin tartamayacağı ağırlığını değerini. Şiirin son dörtlüğü ise;
Aydınlı sevdası ana olunca
Anladım sevgine hasret kalınca
Yeni bildim şu yaşıma gelince
Sen gibi okşayan el yokmuş anam
Bu şiirim dünyanın en güzel en değerli varlıkları, tüm analara ve ana adaylarına gelsin, gününüz kutlu olsun. “Ana bir sanatçı, en güzel eseri yavrusudur…Bir ulusun kaderi anaların elindedir.”
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.