Mustafa AYDINLI
Hayvanlar, doğada bizim dışımızda var olan canlılar. Her canlının doğada yaşama ve çoğalma hakkı doğuştan vardır. Hayvanlara iyi davranmak, onları koruyup kollamak uygarlığın gelişimi ile doğru orantılıdır. Son yıllarda ülkemizde de bu duyarlılığın, azımsanamayacak boyutta olduğunu görmek umut verici ve sevindiricidir.
Hayvanlara yaşarken iyi davranmak yükümü gibi, hayvanın yaşamına son vermek zorunda kaldığımızda da bu eylem acısız ve ıstırapsız olmalıdır. Hayvan Haklarını Koruma Derneği ilk olarak 1825 yılında İngilizler tarafından kurulmuştur. Ülkemizde ise hayvan hakları ile ilgili dernek 1955 yılında Ankara’da kurulabilmiştir. 4 Ekim Dünya Hayvan Hakları Günü olarak kabul edilmektedir..
15 Ekim 1978’de Paris UNESCO Evi‘nde ilan edilen Hayvan Hakları Evrensel Bildirisi‘nin ilk iki maddesi şöyledir :
- Bütün hayvanlar yaşam önünde eşit doğarlar ve aynı var olma hakkına sahiptirler.
- Bütün hayvanlar saygı görme hakkına sahiptir. Bir hayvan türü olan insan, öbür hayvanları yok edemez. Bu hakkı çiğneyerek onları sömüremez. Bilgilerini hayvanların hizmetine sunmakla görevlidir. Bütün hayvanların insanca gözetilme, bakılma ve korunma hakları vardır.
İnsanlık kimi kez buzullar arasına sıkışan bir balinayı kurtarmak için, kimi kez kayalıklara sıkışan bir kediyi kurtarmak için, kimi kez yaralı bir leyleğin kırık ayağını sararken, kimi kez de sokak hayvanları için, kapısının önüne bir kap su ve bir avuç mama koyarak sınav vermektedir.
Kutuplarda buzulların erimesi ile yaşam alanları yok edilen, bir buz parçasına tutunan kutup ayıları, gerçekte çığlıklar atmaktadır. Yalnızca kendileri için değil, insanlık için de! O çığlıkta;
- “Eyy insanoğlu, yarattığın küresel ısınma – iklim değişikliği ve doğaya saldığın zararlı gazlarla, ozan katmanını deler ve buzulları eritirken…. salt kutup ayılarının yaşamına son vermiyorsun; kendi sonunu da birlikte hazırlıyorsun..” uyarısı gizlidir sanki.
Ünlü bilim adamı kuramsal fizikçi Profesör Stephen Hawking’in uzayda, insan yaşamına uygun gezegen arayışlarına başlanması için, sıradışı bir tasarıma öncülük etmesi nedensiz değildir. (Hawking, en geç bin yıl içinde yeni bir gezegende yaşam olanağı sağlayamazsak, Dünyada varlığımız sürdürmemizin neredeyse olanaksızlaşacağı uyarısında bulunmuştu..)
****
Geçtiğimiz kış mevsiminde hava çok soğuktu Trakya’da, oturduğum sitenin bahçesinde, bir serçe yavrusunun güçlükle uçmaya çalıştığını gördüm. Aslında serçeden çok kanaryaya benziyordu. Kanatları açık kahve, karnının altı sarı, serçe türünün en güzeli, sevimlisi, belli ki soğuktan çok etkilenmişti. Aç olduğu da kesindi. Çevrede içecek bir damla su yok, her taraf buz! Kısaca hem aç, hem susuz yavrucak… Kanatları da soğuktan etkilenmiş ki, uçmakta zorlanıyor. Yakalayıp bir süre korumaya almak istedim. Fakat can havliyle kaçmaya çalışıyordu. Fazla yormak istemedim. Kediler yakalamaya çalışırsa, bir dala uçacak kadar gücü kalsın diye.
“Kışın serçeler ve sorumluluklarımız” üzerine bir araştırma yapıyordum.. ülkemizde ve dünyada, kim neler yapmış? İnternette dolaşırken hem sevineceğim, hem de gurur duyacağım bir haberle karşılaştım :
- – Çorumlu bir girişimci, kuş yuvalı kiremit üretti!…
Merak ettiğim bir konu, kim bu girişimci diye, aramaya devam edince; Çorum’da Hitit Terra firması sahibi, genç girişimci Cengiz Başaranhıncal ve Ali Arslan’ın ürettiklerine tanık oldum. Aslında daha önceleri gezdiğim bir tesisti ama belli ki, son dönemde üretilmiş bu ürün. (31 Mayıs 2024) tarihli Çorum Haber Gazetesi’nin haberine göre yine genç girişimci Erge Başaranhıncal’ın aynı geleneği sürdürdüğünü görüyoruz. Bu yaratıcı girişimi hem üretkenlik yönüyle hem de doğaya ve çevreye gösterilen insana yaraşır duyarlık için kutlamak gerek.
Doğa Koruma ve Milli Parklar 5. Bölge Müdürlüğü’nün konuya dikkat çekmesi ayrıca sevindirici. Gerçekte Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, her kiremit döşenmiş çatıya, belli oranda, kuş yuvalı kiremit kullanmayı zorunlu kılmalı. Her üretici, ürününün çevreye ve doğaya vereceği olası (potansiyel) yarar ve zararı hesaplamalıdır.
Evrende, bizim dışımızdaki canlıların da yaşam hakkı olduğunu akıldan çıkarmamalı..
Biz insanlar ormanlara zarar verdik, denizleri kirlettik, anız yakarak tarlada bulunan tüm canlıları yok ettik… Sularımız kirlendi, GDO’lu ürünlerle toprağımız kirlendi…
“Kuş yuvalı kiremit” üretmek ince düşüncenin, çevreye duyarlılığın örnek bir göstergesidir. Üstelikte sokak hayvanlarını uyutalım, tartışmalarının yapıldığı dönemde. Tüm olumsuzluklara karşın, dünyayı güzellik kurtaracak. Güzel duyan, güzel düşünen, güzel yapan ve yaratan insanlar…
- Dünyayı yaşanabilir kılmak için hala geç kalmış sayılmayız; umut insanda!…
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.