Tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapan, etnik ve dini grupların bir arada yaşadığı Mezopotamya’nın verimli topraklarında yeralan Nusaybin’deki bu çeşitlilik, ilçenin sosyal dokusunu zenginleştirmiş. Kürtler, Araplar, Süryaniler ve Türklerin bir arada yaşaması, kültürel çeşitliliği ve hoşgörüyü artırıyor.
Cengiz KAHRAMAN
cengiz.kahraman@haber.dk
Güneydoğu turumuzun Gaziantep’ten sonraki ikinci durağı Nusaybin oldu. Urfa, Harran ovası ve Mardin’i atlayarak doğru Nusaybin’e geldik. Mardin, Midyat, Urfa gezimizi sonraya bıraktık. Nusaybin’de, büyük bir kısmı Mersin’de yaşayan Akıncı ailesinin en büyük oğlunun evine konuk olduk.
Yazıya başlamadan önce bizi evlerinde büyük bir samimiyet ve sıcaklıkla üç gece konuk eden Akıncı ailesine gösterdikleri konukseverlikten dolayı çok teşekkür ediyorum.
Gaziantep’ten ”Kalkınma Yolu/Yeni İpek Yolu” adı verilen oto yol üzerinden Nizip, Harran, Viranşehir ve Kızıltepe güzergahından yaklaşık 5 saat süren yolculuk sonucu Nusaybin’e geldik. Uçsuz, bucaksız topraklar, ormansız dağlar arasındaki Kalkınma Yolu’nun Türkiye ayağı Nusaybin, Cizre, Silopi ve Ovaköy üzerinden Habur sınır kapısına kadar uzanıyor.
Türkiye’yi Basra körfezine bağlayacak Yeni İpek Yolu olarak değerlendirilen bu Kalkınma Yolu’nun bölgeyi ülkenin yeni cazibe merkezi yapacağına kesin gözüyle bakılıyor. Bu yeni oto yolun bölgedeki ekonomik potansiyeli artıracağı umuluyor, ancak bunun gerçekleşmesi için bölgede huzur ve güvenin de artması lazım.
Kalkınma Yolu Projesinin, 1200 kilometrelik demir yolu ve otoyol ile Türkiye’yi Basra Körfezi’ndeki Faw Limanı’na bağlayacağını ve Avrupa’dan Körfez ülkelerine kadar geniş bir bölgeyi etkileyeceği, ortak fayda üreteceği söyleniyor. Kalkınma Yolu Projesi ile ayrıca Türkiye’nin Irak ve diğer körfez ülkeleri ilişkilerinde yeni bir sayfa açacağı umuluyor.
Nusaybin’e giderken, güzergahımız üzerinde yeralan il ve ilçelerdeki yapılaşma dikkatimizi çekiyor. Yakın bir zaman önce büyük bir deprem yaşayan Güneydoğu bölgesindeki yapılaşmayı, çok katlı binaların, gökdelenlerin şehirlerin içini doldurduğu kadar dağların eteklerine, tepelerine kadar uzandığını görünce açıkçası biraz şaşırdım.
Şehirlerin çevrelerinde yükselen beton yığınlarından, aşırı yapılaşmadan şehirlerin siluetleri neredeyse silinmiş, hangi şehir ve ilçeden geçtiğinin farkına bile varamıyorsun. Güneydoğu’daki yapılaşma halen hızlı bir şekilde devam ediyor.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yer alan bu şehirler, tarihi ve kültürel zenginlikleriyle tanınır, ama insan yığınlarını taşıyamaz hale gelen bu şehirlerin has güzellikleri beton yığınları arasında sıkışıp kalmış. Örneğin Mardin, kendine özgü mimarisi, taş evleri, dar sokakları ve çok kültürlü yapısıyla dikkat çeker. Ama tepedeki eski Mardin sokaklarında da yeni yapılaşmalar gözden kaçmıyor. Gaziantep ve Urfa’da da benzeri görüntüler ile karşılaştık.
Nusaybin’de bizi konuk eden aileden, yani birinci ağızdan bölgeyle ilgili çok şey dinledik. Bölgedeki günlük yaşamdan, gezilip görülecek yerlere, 2015 yılında yaşanan hendek olaylarına ve olaylar sonucu yaşanan göçe, Yeni İpek Yolu’nun açılmasıyla ticaretin yeniden canlanmasına kadar bir çok konu konuştuk.
Hendek olaylarında yerle bir olan Nusaybin’in bir çok semti yeniden inşa edilmiş. Devlet evleri zarar gören halka Toki evleri yapmış. Gündüzleri hava sıcaklığının 45 dereceyi aştığı Nusaybin’de kaldığımız evdeki klimalar hiç kapanmadı. Akşamları ise evin terasında çaylarımızı yudumlayarak akşam serinliğini yaşama fırsatı bulduk. Dicle Nehri yakınlarında Mezopotamya Ovası’nın kuzeyindeki bu ilçede sıcak ve kurak yazı yaşamış olduk.
Geçmişte ve yakın tarihte çeşitli zorluklarla karşılaşmış olmasına rağmen Nusaybin halkı, dayanıklılık ve direniş gösterme konusunda epeyce güçlü. Çatışmalar, ekonomik zorluklar ve göç gibi sorunlarla başa çıkma yetenekleri, topluluğun dayanıklılığını ve birlikteliğini pekiştirmiş.
Nusaybin kelimenin tam anlamıyla Suriye sınırında yeralan Mardin’e bağlı bir ilçe. Nusaybinlilerin bir kısmının akrabaları ise sınırlar belirlendikten sonra Suriye tarafında kalmış. 2011 yılında Suriye’de savaş başlayana kadar aileler birbirleriyle bayramlarda görüşürler ve ticaret de yaparlarmış.
Akıncı ailesinin en büyüğü olan Faysal bey, okul bahçesinde top oynarken bazen topumuz Suriye tarafına kaçardı ve topumuzu geri atarlardı ve oyunumuza devam ederdik diye anlatıyor o yılları.
Şimdi Nusaybin’deki ’Kamışlı’ sınır kapısı, savaş ve terör nedeniyle uzun süredir kapalı. Nusaybin ile Suriye arasındaki sınırın 150 km civarında olduğu yönünde. Nusaybin’e gelinceye kadar yol boyunca kontrol ve gözetleme kuleleri göze çarpıyor. Karayolu haricinde şehrin içinden geçen ancak uzun süredir uluslararası ulaşıma kapalı olan demiryolu da bulunuyor. Kilis’ten gelen bu hattın son durağı Nusaybin.
Mezopotamya’nın verimli topraklarında yer alan Nusaybin, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış. Nusaybin, tarih boyunca birçok etnik ve dini grubun bir arada yaşadığı bir yer olmuş, bu çeşitlilik, ilçenin sosyal dokusunu zenginleştirmiş. Kürtler, Araplar, Süryaniler ve Türklerin bir arada yaşaması, kültürel çeşitliliği ve hoşgörüyü artırıyor.
Nusaybin’in ekonomisi büyük ölçüde tarıma dayanıyor. Bölgede buğday, arpa, pamuk, zeytin ve çeşitli meyve ve sebzeler yetiştiriliyor. Ayrıca hayvancılık da yaygın.
Suriye’de savaş başlayana kadar sınıra yakınlığı nedeniyle sınır ticareti de önemli bir ekonomik faaliyet alanıydı. Bu durum, yerel ekonomiyi canlı tutuyor ve çeşitli ticari fırsatlar sunuyordu.
Nusaybin, son yıllarda güvenlik açısından bazı zorluklarla karşılaşmış olsa da, devletin ve yerel yönetimlerin çabalarıyla durum giderek iyileşmekte. Altyapı çalışmaları devam etmekte olup, elektrik, su ve yol gibi temel hizmetler genellikle erişilebilir durumda.
Nusaybin, tarihi ve doğal güzellikleriyle de öne çıkıyor. Mor Yakup Kilisesi, Zeynel Abidin Camii ve Nusaybin Kalesi gibi tarihi yapılar, ilçenin zengin tarihine tanıklık ediyor.
Nusaybin’de sosyal hayat, genellikle aile ve topluluk odaklı. Düğünler, bayramlar ve diğer geleneksel etkinlikler, sosyal yaşamın merkezinde yer alıyor. Bu etkinlikler, insanların bir araya gelip kaynaşmasını sağlıyor ve topluluk bağlarını güçlendiriyor.
Nusaybin, aynı zamanda Mezopotamya’nın en eski yerleşim yerlerinden biridir. Tarih boyunca Asur, Pers, Roma ve Bizans gibi birçok medeniyetin hakimiyetine girmiş. Bu zengin tarih, ilçede çeşitli tarihi eser ve kalıntılarla kendini gösteriyor.
Nusaybin’de yapılan arkeolojik kazılar, ilçenin tarih öncesi dönemlere kadar uzanan bir geçmişe sahip olduğunu gösteriyor. Mitanni, Asur ve Roma dönemlerine ait kalıntılar bu bölgede bulunmuş. Nusaybin’in en önemli tarihi yapılarından biri olan Mor Yakup Kilisesi, erken Hristiyanlık dönemine ait önemli bir yapıdır.
Antik dönemde Nusaybin, önemli bir eğitim ve bilim merkeziymiş. Nisibis Akademisi (Nusaybin Akademisi), özellikle teoloji ve felsefe alanlarında tanınmış ve birçok ünlü düşünürü ağırlamış.
Tarihi derinliği, kültürel çeşitliliği ve doğal güzellikleriyle öne çıkan bu ilçe, geçmişin izlerini taşıyan sokakları ve yapılarıyla dikkat çekiyor.
Mor Yakup Manastırı
Nusaybin’de, Zeynel Abidin Camii’nin yanında konumlanmış olan bir ortodoks ibadet yeri olan Mor Yakup Manastırı bulunuyor. Psikopos olan Aziz (Mor) Yakup tarafından 500 yıl kadar önce yaptırılan kutsal mekanın inşa tarihi ise net olarak bilinmiyor. Zarif bir çan kulesine sahip olan Mor Yakup Manastırı, taş duvarlarının ardında nadide işlemeler saklıyor.
Zeynel Abidin Camii ve Türbesi
Zeynel Abidin Camii ve Türbesi, Nusaybin’de yer alır. Hz. Muhammed’in 13. kuşak torunlarından Zeynel Abidin’in ve kız kardeşinin yattığı türbe, ilçenin ilgi gören kutsal mekanlarından. Külliye niteliğindeki yapı topluluğu 12. yüzyılda inşa edilmiş ve yakın zamanda yenilenmiş ve hala ibadete açık.
Aznavur Kalesi
Aznavur Kalesi ise, Nusaybin’de yer alan kalelerden biri. 970’li yıllarda inşa edildiği tahmin edilen kale, ilçenin 14 km kuzeydoğusunda konumlanmış. On dört burç ve iki gözetleme kulesine sahip olan tarihi mekanın, güney tarafındaki gözetleme kulesi sağlam bir şekilde günümüze kadar ulaşmış.
Bir sonraki yazımız Mardin…
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.