Anadolu’da yaygın bir inanışa göre turnalar uğur, bereket, mutluluk ve refahın simgesi olan kutsal hayvanlar sayıldığı gibi, saflığın, temizliğin, dürüstlüğün, vefanın, sadakatin, sabrın, sevginin, onurun, özgürlüğün de simgesidirler
Turna uzun bacaklı, uzun boyunlu, büyük ve zarif bir kuştur. Gövdesi gri, başı ve boynu siyahtır, yanaklarından aşağıya doğru inen beyaz şerit vardır. Gaga, boyun ve kanatlar uzun, kuyrukları kısadır. Kuyruk tüyleri kabarık ve süslüdür.
Anadolu’da yaygın bir inanışa göre turnalar uğur, bereket, mutluluk ve refahın simgesi olan kutsal hayvanlar sayıldığı gibi, saflığın, temizliğin, dürüstlüğün, vefanın, sadakatin, sabrın, sevginin, onurun, özgürlüğün de simgesidirler. Bu nedenle insanlar bilinçli avcılar genelde turnalara dokunmazlar, yuvalarını bozmaz ve kanını döküp onları yaralamazlar.
Turna kuşları yeryüzünün pek çok bölgesinde bulunurlar. Göçmen kuşlar sınıfındandır. Turna kuşu kültürümüzle öylesine iç içe girmiştir ki, bazen kilimlere, halılara dokunur resimleri nakış nakış. Ressamların esin kaynağıdır sürüyle ve süzülerek gökyüzünün maviliklerinde uçuşları, özgürlüğün sembolüdürler. Aşıklar sevgilisini turnaya benzetir. Yâre sevgiliye selam kuşun kanadında gönderilir. “Allı turnam bizim ele varırsan / Şeker söyle kaymak söyle bal söyle” dizelerinde ifadesini bulur.
Turnalar o kadar çok sevilir ki Anadolu’da yeni doğan çocuklara isim olarak verilir. Hatta ünlü bir kadın halk ozanımızın adı bile Şah Turna’dır. Yine özellikle geçmiş dönemde Anadolu’da kızını telli duvaklı gelin göndermek, onur madalyası gibi bir şeydir. O onur madalyası duvakları genelde turna (teli) tüyünden olur, bolluk bereket ve uğur getirmesine inanılır.
Turnaların Türk, Anadolu ve Alevi kültürünün yanında dünya kültüründe de önemli yeri vardır. Japonya’ya kadar uzanan çok geniş bir coğrafyada kabul görmüş edebi eserlere konu olmuş, asil bir kuş türüdür. Hiç bir halk ozanımız yoktur ki eserinin bir yerinde turnadan bahsetmesin. Karacaoğlan’dan, Pir Sultan Abdal’a, Dadaloğlu’na, Sefil Ali’ye kadar pek çok halk ozanı turnalardan esinlenmiştir.
Turnalar, çiftler halinde yaşarlar ve tek eşli bir yaşam sürdürürler. Gururlarına düşkün, son derece sade bir yaşam biçimleri vardır. Yuvalarını diğerlerinden ayrı tutarlar. Turnalar eğer eşleri ölürse bir daha asla eşleşmezler. Turnalar, sevgide bağlılık, dostlukta sebat, sadâkat ve vefanın en güzel örneği sayılırlar. Başka bir kaynağa, söyleme ve araştırmaya göre turnalar, yüz yıla kadar yaşayabiliyor. Yaşlılıkta anne ve babalarına da bakarlar. Onların gereksinimlerini giderirler. Eğer bir avcı turnalardan birini vurursa, diğer eş yaşama kahreder, ölümü tercih eder, gider kendisini suya bırakır. Bu sebeple avcılardan çok korkarlar, tedirgin yaşarlar.
Böylesi özel bir kuşun eline, beline, diline sahip ol diyen, tanrıyı arayıp sol göğsünün altında bulan, insanı değerlerin en üstünü sayan, Alevi, Bektaşi kültüründe yer almaması düşünülebilir mi? Barış kuşu güvercin gibi, asilliğin, asaletin, temizliğin, dürüstlüğün, masumiyetin, özgürlüğün temsili turna kuşları da Alevi, Bektaşi kültüründe özel bir yere sahiptir.
Alevi, Bektaşi kültüründe cem ayinlerinde semah dönülmesi önemli bir yer tutar. Semahlar figürlerini yaşamın ve doğanın somut gerçeklerinden alırlar. Her figür ayrı bir anlam ifade eder. Örneğin turnalar semahı turnaların uçuşlarını, devinimlerini çağrıştırır, ağır ve olgun. Semah dönen, döndükçe yükselen canlar Hak’la buluşurlar. Turna semahı, bu buluşmayı anlatır. Turnaların sesi Hz. Ali’ye benzetilir. Kuzeyden güneye göç eden kuşlar Hz. Ali’ye selam götürürler. Güneyden, kuzeye uçarken de oradan Anadolu’ya selam getirirler.
Turnaların yaşam biçimi ve uçuşlarında bir hiyerarşik düzen vardır. Aynen arı beyi gibi, bir liderleri vardır. V harfi şeklinde uçarlar. En önde o en tecrübeli ve sevilen saygı duyulan turna uçar. Hiç birisi onu asla geçmez. Tecrübe durumuna göre diğerleri peşpeşe sıralanır. Yani bir ordunun generalinden erine kadar bir düzen vardır. Uçuş anında alt rütbedeki üst rütbedekinin önüne asla geçmez. En önde uçmak yılları alabilir. Denenir sınanır. Diğerlerini tehlikelerden kurtaran seven sayısız yararlılıkları olan, herkesin onayını alan turna en önde uçar. En öndekine bir şey olması durumunda, bir sonraki komutayı ele alır ve en önde uçar.
Turna Kuşu ile Hz. Ali arasında özel bir ilişkinin olduğu varsayılır. Turnanın kültürel açıdan bilinen tarihi, M.Ö. 12.000’li yıllara dayanan Göbekli Tepe’ye kadar uzanmaktadır. Günümüze değin, klasik edebiyattan, tasavvuf ve divan edebiyatına kadar çok sayıda şair tarafından figür olarak yer verilmiştir. Mevlevi ayinlerinde dönerek sema eden semazenlerin de ilham kaynağıdır turnalar.
Turnalar üzerine sayısız kitap, şiir ve makale yazılmıştır. Dünya kültüründe, özellikle Anadolu ve Alevi kültüründe özel ve önemli yeri olan turnalara, yüklenen anlamı Pir Sultan Abdal’ın bir dörtlüğü bile anlatmaya yeter sanıyorum.
“Yemen ellerinden beri gelirken
Turnalar Ali’mi görmediniz mi?
Havanın yüzünde semah dönerken
Turnalar Ali’mi görmediniz mi?”
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.