🔊 Sesli dinle

Hüseyin DUYGU
huseyin.duygu@haber.dk

7 Ekim 2023 tarihinde Hamas militanları, İsrail’e yönelik sürpriz bir saldırının parçası olarak Gazze Şeridi ile sınır çitine yakın Netiv Ha Asara’ya saldırdı ve en az 1200 kişiyi öldürdü. Hamas’ın geçen sene 7 Ekim’de gerçekleştirdiği ve Orta Doğu’da süregelen daha geniş çaplı bir çatışmanın fitilini ateşleyen bu saldırının birinci yıl dönümünde Gazze’den atılan füzeler, İsrail’in Tel Aviv kentinin merkezinde sirenlerin çalmasına neden oldu.

Bugün 7 Ekim, Hamas’ın İsrail’e saldırısının, asker ve sivillerin, kadın, genç ve yaşlı çocukların acımasızca katledilmesinin, yeryüzündeki cehennemde bir gün olmasının yıldönümü. 1200 ölü, 3000 yaralı. Sonra ne oldu?

Ve bunu sonsuz bir misilleme takip etti; Gazze’deki Filistinliler arasındaki ölü sayısının giderek arttığı, bugüne kadar muhtemelen 50.000’in üzerinde ölü ve neredeyse 100.000 yaralı var. Askerler, kadınlar, çocuklar ve yaşlılar, bir zamanlar onların derme çatma evleri olan ama artık sonu gelmez acımasız bir misillemeyle harabeye dönüşen binalar arasında katlediliyorlar.

“Katliamlardan bahsettiğimizde 7 Ekim’de yaşananlar tek değil. Bunu takip eden ise kat kat daha büyük ve daha korkunç” katliamların ardı arkası kesilmiyor.

Bazı günler 100 kişinin öldüğü, sakin bir günde ise 30 kişinin öldüğü bildiriliyor. Batılı bir ülkede gerçekleşen bir terör saldırısında bu kadar yüksek ölü sayısı manşetleri temizleyecektir. Burada ölüler hiçbir şeyi temizlemez. Bugünkü ölü sayısı aylardır bizi şaşırtmıyor. Gazze’den yeni bir şey yok.

Ancak kayıtsızlığa benzer, hatta belki de Gazze’deki imha savaşının önemsizleştirilmesinden doğan bir gizleme, bizi Filistinlilerin acılarına karşı bağışık kılmak için kullanılan tek araç değil. Kopenhag’da ve başka yerlerde çöküşün eşiğindeki sivil nüfusa sempatiyle yürüyenlerin çoğu sol demokratlar insan hakları savunucularından oluşuyor. Ve hepsine aynı soru soruluyor: Kiminle ittifak kurduğunun farkında mısın? Sizce Hamas insan haklarından yana mıdır?

Cevap şu: Hayır, biz Hamas’la ittifak yapmıyoruz. Onbinlerce kadın, çocuk, yaşlı, masum, erkek tarafından acımasızca katledilen sivilleri savunuyoruz. Yaşama haklarının değerleriyle, görüşleriyle hiçbir ilgisi yoktur. Acımasız bir bomba yağmurunda ölmeyi hak ediyorlar mı Gazze’de, Lübnan’da insanlar?

Gazze’ye yürüyenlere yöneltilen suçlayıcı sorunun gerçek anlamı konusunda yanılgıya düşmeyin. Eğer Filistinliler Batılı değerlerimizi paylaşmıyorlarsa, gezegeni bizimle paylaşmaya layık değiller. İddianın asıl anlamı budur. Filistinlilerin hayatının hiçbir önemi yok. Onlar seni asla savunmayacaklar, o halde sen neden onları savunasın ki?

Ama silahın namlusu kimseyi demokrat yapmaz.

İsrailliler bombalamalarıyla Filistinlilere demokrat olmayı öğretmeyecek. Onları cezalandırıp yok edecekler. İsraillilerin kendi görüşüne göre, apartheid yönetimine ve hapsedilen Filistinlilerin yaşadığı en kötü koşullara rağmen, Orta Doğu’daki tek demokrasi İsrail’dir ve ahlaki üstünlükleri onlara diğer insanların yaşamları ve ölümleri üzerinde egemenlik hakkı vermektedir. Değerler önemlidir, insan hayatı yoktur.

İsrail’e durdurulamaz silah tedariki ABD’nin desteği ile oluyor. Avrupa Birliği ülkeleri de doğrudan ya da gizlice İsrail’e sürekli silah veriyor. Silahlar İsrail’e verildiği sürece ateşkes konusundaki tüm konuşmalarımız ikiyüzlülükten ibarettir.

Ten rengi, din ve tavırlar ne olursa olsun tüm hayatlar önemlidir. İnsanın nerede doğduğuna, nasıl göründüğüne, nasıl düşündüğüne bakılmaksızın yaşam hakkı vardır. Ya Gazze’de öldürülen 17.000 çocuk? Bütün bunlar henüz tanımlanmamış yapraklar. Yüzlerine kanlı bir ölüm fermanı yazma hakkını bize kim veriyor?

Ancak Hamas vahşi bir katliamla silaha sarıldı. Evet ve ardından İsrail tekrar cevap verdi. Peki her gün bomba yağmuruna maruz kalan 2,2 milyon Filistinlinin tamamı silah taşıyıcıları mı? Sözde demokrasi kendini böyle mi savunuyor: Bütün bir sivil nüfusun keyfi olarak yok edilmesiyle, dünyanın bunu omuz silkerek kabullenmek zorunda kalmasıyla mı?

İnsanlığımızı ve demokrasimizi silahla mı kurtaracağız?