Aşırı sağ partiler Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde önemli kazanımlar elde etmelerine rağmen parti içi bölünmeler ve ideolojik farklılıklar ittifak kurmalarının önünde engel teşkil ediyor.
Melike Pala, AA
AB’nin 27 ülkesinde 6-9 Haziran’da düzenlenen AP seçimlerinde merkez partiler çoğunluğu koruyarak yerlerini sağlamlaştırsa da aşırı sağcı partiler birçok ülkede beklenildiği gibi etkilerini artırdı.
AP’nin iki aşırı sağ gruplarını temsil eden Avrupa Muhafazakarları ve Reformistleri (ECR) ile Kimlik ve Demokrasi Grubu (ID) toplam 134 sandalye kazanırken, herhangi bir gruba dahil olmayan aşırı sağ Almanya için Alternatif (AfD) partisi 15, Macaristan Başbakanı Victor Orban’ın Fidesz Partisi de 10 milletvekiline ulaştı.
Öte yandan, sağ partilerin AB’nin rolü ve Ukrayna’ya destek gibi konularda sahip olduğu farklı görüşler ve ideolojik öncelikleri partilerin ortak bir zemin bulmasını zorlaştırıyor.
Aynı ülkelerdeki aşırı sağ partiler arasındaki çıkar çatışmalarından kaynaklanan bölünmeler ise bu partilerin AP’de farklı gruplarda hizalanmalarına neden oluyor.
Geçmişten bugüne aşırı sağ birlik olmayı başaramadı
Her ne kadar aşırı sağ, AB’nin göç politikasının güçlendirilmesi ve Avrupa genelinde çiftçileri sokağa döken katı iklim politikalarının gevşetilmesi konularında anlaşsa da bu birlik noktasında yeterli olmuyor.
Benzerliklerden çok farklılıkların ağır basması, AP’de bugüne değin tek ve birleşik bir sağ grubun hiçbir zaman oluşmamasına yol açtı.
AP’de güç ve etkilerini artırmak için zaman zaman koalisyon ve ittifaklar oluşturan aşırı sağ, mevcut Parlamentoda kendini ECR ve ID olmak üzere 2 siyasi grupta gösteriyor.
Aşırı sağ partilerin talepleri ve öncelikleri ülkelerin kendilerine özgü siyasi ve sosyal bağlamlarını yansıtacak şekilde farklılık gösteriyor.
Almanya’da AfD ile İtalya Başbakanı Giorgia Meloni’nin İtalya’nın Kardeşleri (Fdl) partileri politikalarında göç konusunda daha sert bir duruş sergilemeyi ön plana çıkarırken, Fransa’daki Ulusal Birlik (RN) ise AB karşıtlığına odaklanmayı tercih etti.
Tek bir aşırı sağ bloğun oluşmasındaki diğer engeli ise Ukrayna’daki savaşa ilişkin bölünmeler oluşturuyor. Macaristan Başbakanı Victor Orban’ın Fidesz Partisi Ukrayna’ya destek olmaktan uzak bir tutum sergilerken, Fdl’nin içinde bulunduğu ECR ise ana akım AB politikasına uygun çizgide Kiev’in güçlü destekçilerinden biri olmayı sürdürüyor.
Bir diğer önemli farklılık da partilerin AB’ye ilişkin tutumlarında yatıyor. Fransız RN, daha güçlü şekilde AB karşıtı iken, Fdl ise daha pragmatik yaklaşım benimseyerek merkez sağ partilerle işbirliğine kapıları açık tutmayı tercih ediyor.
Aşırı sağın birleşerek AP’de daha etkili olma çabaları sürüyor
ID ve ECR’nin birleşerek ve yanlarına herhangi bir gruba dahil olmayan aşırı sağ partileri de dahil ederek tek bir grup oluşturması halinde Avrupa Halk Partisinden (EPP) sonra Parlamentodaki en büyük ikinci güç haline gelmesinin önemli pozisyonlara talip olabilmesini mümkün kılması, ittifak çabalarının devam etmesinde itici güç oluyor.
Parlamentodaki etki gücünü artırmak için ECR ile ittifak kurma isteğinde olan ID’nin EPP ile ittifaka daha yakın olan Meloni’yi bu fikre ikna etmek için çabalaması gerekiyor.
ID’nin seçimlere sayılı günler kala ihraç etme kararı aldığı Alman aşırı sağ AfD Partisini gruba geri almama kararının Meloni’nin aklını çelmek için yeterli olup olmayacağı merak ediliyor.
Aşırı sağ partileri ulusal çıkarlar ve dış politika tercihleri bölüyor
Almanya Dresden Teknik Üniversitesi Öğretim Görevlisi Oliviero Angeli, AA muhabirine, AP’deki aşırı sağ partileri birleştirici unsurun göç olduğunu söyledi.
Angeli, “Bu iki grup (ID ve ECR) ile herhangi bir gruba dahil olmayan aşırı sap partilerin açıkça talep ettikleri şey çok daha kısıtlayıcı bir iltica ve göç politikasıdır.” dedi.
Bunun haricinde söz konusu partilerin pek çok konuda bölünmüş olduğunu anlatan Angeli, Doğu ve Batı Avrupa ülkeleri arasında olduğu kadar Güney ve Kuzey Avrupa ülkeleri arasında da açık bir ayrışma olduğunu dile getirdi.
Angeli, partiler arasındaki en büyük anlaşmazlığın ise Rusya ile ilişkiler olduğunu belirterek, “(Sağ partiler içinde) Rusya yanlısı olan ya da en azından Rus rejimine sempati duyan bir dizi parti var ve bunlar özellikle en radikal olanlar. Bu partiler genellikle ID grubu içinde yer alıyor.” şeklinde konuştu.
Rusya’ya ilişkin bu tutumun özellikle Orta ve Doğu Avrupa’daki aşırı sağ partiler arasında rahatsızlık yarattığını vurgulayan Angeli, “Bu partiler, Orta ve Doğu Avrupa’daki tehdit edici durum ve Ukrayna’daki savaş göz önüne alındığında, Batı’daki Rusya yanlısı aşırı sağ partilerle işbirliği yapmaya istekli değiller.” ifadesini kullandı.
Sağ partiler arasındaki “radikalizm” derecelerinin de bölünmelere yol açtığına işaret eden Angeli, “Bir tarafta siyasi açıdan oldukça radikal partiler varken, Meloni’nin Fdl’si gibi daha pragmatik olmaya çalışan ve radikal görünen partilerle işbirliği yapmak istemeyen başka partiler de var.” değerlendirmesinde bulundu.
“Kısa vadede sağ partiler tek bir grup oluşturamayacak”
Angeli tüm bu farklılıklar nedeniyle sağ partilerin kısa vadede birleşerek tek bir grup oluşturma ihtimali olmadığına dikkati çekerek, AB ülkelerinde yaşanan siyasi gelişmelerin olası etkilerini şöyle özetledi:
“Fransa’da bir parlamento seçimi bekliyoruz ve bunların AP düzeyinde grupların oluşumu üzerinde etkisi olacaktır. Çünkü Marine Le Pen, Fransa’daki muhafazakarlar için de ‘seçilebilir’ görünmeye çalışıyor. Bu da kendisini daha ılımlı göstermek için radikal olduğu gerekçesiyle AfD ile arasına mesafe koymaya çalıştığı anlamına geliyor. Bunlar da bir bakıma Avrupa düzeyinde birleşik bir grup oluşturmayı oldukça zorlaştıran siyasi oyunlar. Ve tabii ki bazı durumlarda AB içinde grupların oluşması da zorlaşıyor çünkü tek bir ülkeden birden fazla aşırı sağcı partiler var ve bunlar ulusal düzeyde birbirleriyle çatışan siyasi çıkarlara sahipler. Örneğin (Fransa’da) Reconquete (Yeniden Fetih) ve Ulusal Birlik için durum böyle. İki farklı siyasi kimlikleri var ve aynı siyasi grup içinde yer almak istemiyorlar.”
AP’de Meloni-Orban ittifakının kurulması zor
Herhangi bir gruba dahil olmayan Fidesz Partisinin hangi sağ gruba dahil olacağı konusunda kilit aktörün Meloni olacağını söyleyen Angeli, “Meloni, Orban’ı her zaman bir tür akıl hocası olarak görmüştür. Geçtiğimiz yıllarda onun gelişimi üzerinde oldukça etkili oldu, ancak şimdi işler değişti.” ifadelerini kullandı.
Angeli, partisinin AP seçimlerinde oy oranını artıran Meloni’nin bu sayede konumunu güçlendirdiğine işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bence Orban, Meloni’nin liderlik ettiği ECR gruplarına girerse, EPP grubuyla ilişkileri daha kötüye doğru değişebilir. Meloni’nin alması gereken zor bir karar: Ya merkeze kayacak ve EPP ile belirli konularda ittifaklar kurmaya çalışacak ya da Orban’ı kendi grubuna davet ederek bir bağ geliştirecek. Ancak bu durum, EPP ile ittifakları daha zor hale getirecektir.”
Aşırı sağ partiler uzun vadede AB’nin siyasi gündemi üzerinde etkili oluyor
Aşırı sağ grupların ittifak kuramamalarının AP’de güçlü olmayacakları anlamına gelmediğini kaydeden Angeli, “Bence güç, sayılarla çok da ilgili değil. Güç daha çok gündemle ilgili. Sağ partiler, son yıllarda Avrupa Birliği’nin gündemini değiştirdiler ve önümüzdeki yıllarda da bunu yapmaya devam edecekler.” dedi.
Angeli, AB’nin 1990’lı yılların sonu ve 2000’li yılların başında göç konusunda daha liberal yaklaşıma sahip olduğunu anımsatarak, “Oysa şimdi AB’nin göç konusunda çok daha şüpheci olması aşırı sağ partilerin AB’nin siyasi gündemi üzerindeki uzun vadeli etkisinin bir sonucudur.” şeklinde konuştu.
Aşırı sağ partilerin yeni parlamento döneminde de AB’nin temel politikalarını şekillendirmeye devam edeceğini anlatan Angeli, iklim krizi ve göç politikaları hakkındaki taleplerinin gündemde kalacağını bildirdi.
“Meloni, ID ile aynı grupta olmak istemiyor”
Londra Ekonomi ve Siyasal Bilimler Okulunun (LSE) Avrupa Çalışmaları Öğretim Görevlisi Dr. Marta Lorimer ise AP’de aşırı sağın ittifak kurmasını beklemediğini dile getirdi. Lorimer, “Bana öyle geliyor ki Meloni, ileriye dönük politikaları etkileme gücüne zarar vereceği için EPP’nin aşırı gördüğü partilerle ittifak kurmaya ilgi duymuyor.” dedi.
Bu nedenle Meloni’nin ID grubu ile ittifak yapacağını düşünmediğini ifade eden Lorimer, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Marine Le Pen içinde olduğu için AP’nin geri kalanı tarafından dışlanacak daha büyük bir grupta yer almaktansa, birkaç Komisyon görevi alabilecek daha küçük bir grupta yer alması çok daha iyi olacaktır. Aşırı sağ, ne birleşik bir grup olarak ne de iki ayrı grup olarak çoğunluğa sahip değil. Bu nedenle birleşmeleri pek mantıklı değil.”
AA
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.