Otuzlu yaşlarda pırıl pırıl altı insan, Karadeniz müziğinin temsilcileri. Hemen sarıldık birbirimize otuz yıllık arkadaş gibi.
Arkadaşım Coşkun’la birlikte Hamburg’un belki de Almanya’nın en büyük ve en iyi hamamına, Hamam Hafen’e sohbet ederek getirdik onları.
Hamburg’a otuz yıldır gider gelirim. Çok hareketli bir şehir. Hamam Hafen çok yakın bir arkadaşımın hamamı. Daha çok Almanlara hizmet veriyor. Sağlık ve temizliğin ön planda tutulduğu bu hamamın iç mimarisi de insanı rahatlatıyor. Nitekim Hamam Hafen’in sahibi Coskun Coştur geçen yıl Hamburg Heyaleti’nin en başarılı girişimcisi ödülünü aldı.
Hamamın restoran bölümünde her haftasonu canlı müzik eşliğinde eğleniliyor. 23 Aralık akşamı Selçuk Balcı ve grubu saatlerce burada çalıp söylediler… Çağdaş Karadeniz müziğinin bu genç ve usta temsilcileri Selçuk Balcı’nın dinlemeye doyulmayan sesiyle izleyenleri büyülediler. Kemençe , tulum ve gitarın eşsiz uyumunu Karadeniz türküleriyle sundular.
Selçuk Balcı’yı kiminiz televizyondan ya da Facebook kliplerinden izlemiş olabilirsiniz. Kemençeyi bu kadar ustaca çalan ve kadife gibi sesiyle Karadeniz türkülerini çağdaş bir biçimde yorumlayan kimdir sorusunun yanıtı herhalde Selçuk Balcı olmalı. Tulum nasıl çalınırın ustası da Cengiz Alkan’dı. Yaptığı bestelerle Karadeniz müziğini çağdaş dünyaya taşıyan Cengiz, insan olarak da kendini çok sevdirdi Hamburg’da. Grubun öteki üyelerinden Ömer’le Murat gitarla, Onur da ritim sazla hamamdaki müzik şölenine katkı sundular.
Söylenen türkülerin hemen hepsi Karadeniz’in hırçın dalgalarını, yeşil ve dumanlı dağlarını, yaylalarını, derelerini sevdalıların ağızından anlatılarak bestelenmiş. Karadenizlilerin tüm vücudu titreterek, silkerek ve “ha uşak ha” diyerek oynadıkları horonu hamamdaki konuklar da saatlerce oynadılar. Selçuk Balcı’nın kemençesi ve sesiyle uyum sağlayan horon dansçıları, sanki oynarken mutluluğunun resmini çizdiler. Horon oynarken yapılan kimi figürler denizden yeni tutulmuş hamsi balığı gibi çok hareketliydi. Karadeniz’de oynanan halk oyunlarının ortak ismi olan horonun tulum, kemençe ve gitar eşliğinde oynanmasını bu kadar yakından ilk defa izledim.
Selçuk Balcı ve grubu öğrenci kalmayı tercih eden müzik bilgeleri, bilgilerini alçakgönüllülüğün değirmeninde öğütmüş hoşgörülü ve sağlam duruşlu insanlar.
Benim gibi müzikten anlamayanların yüzüne gerçeği vurmuyorlar. Müzik konusunda bilgisizliğim onları kızdırmıyor, şevkat ve sevgi uyandırıyor yanlızca. Kendilerine müziğin ışıklı penceresinden bakamamanın büyük bir eksikliği olduğunu düşünseler de, bunu söylemiyor, yanlızca dostluklarıyla sezdiriyorlar. Büyük bir sabırla benimle ve arkadaşım Coşkun’la müzik konuşmaya razı oluyorlar. İyi müzik dinleme olanağı yaratan bir armağan onlar.
Selçuk Balcı, artık Türkiye’nin en iyi sesli bir sanatçısı olma yolunda olduğunu bile bile, yeteneğiyle, bilgisiyle ezmiyor bizi. Becerikliliğini öyle gösterişli bir madalya gibi takmıyor, benim eksikliğimden bir pay çıkartmıyor. Yaptığı sanatın mükemmel olmasıyla yetinmiyecek kadar büyük bir yetenek, yarattığı mükemmeliği öteki sanatçı arkadaşlarıyla birlikte bulabilecek kadar mükemmel olmasını isteyen, kendi görkeminin yeteneğinde billurlaşmasını arzulayan bir sanatçı.
İyi sanatçıları seviyorum, onlarla sohbet etmeyi seviyorum. İyi bir halk santçısı, iyi bir aydınlatmacıdır benim için.
Onun için sevdim Selçuk Balcı ve grubunu.
Bu harika insanları Hamburg’dan Almanya’nın başka bir kentine uğurladıktan sonra, arabamla Danimarka’ya doğru hareket ettim. Yolda durmadan Selçuk Balcı’nın Patika adlı CD’sini dinledim.
”Dumanlıyım dumanlı
Dağların başı gibi
Yosun tuttu yüreğim
Derenin taşı gibi
Virane kalsın dağlar
Dereler çağlamasın
Dertlerini ver bana
Gözlerin ağlamasın”
Karadeniz müziğini şimdi daha çok seviyorum.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.