İbrahim VARLI, Birgun.net
Birkaç gündür İskandinavya’dayım. İnsanı rahatsız edecek bir dinginlik ve rahatlığın kavurduğu İsveç-Norveç diyarlarında. Ortadoğulaşan Türkiye’den gelen birisi için buralar adeta “sakin şehir-cittaslow!” Uçsuz bucaksız ormanlar, sonu gelmeyen yeşillikler, göller, nehirler. Koşuşturmayan, varacağı yere sakince yürüyen insanlar, telaşsızca son dakika gelişmesi olmadan sunulan haberler. Gün boyunca tek bir kornanın çalınmadığı, yayaların ve bisikletlilerin hüküm sürdüğü geniş caddeler. Her köşe başındaki parklar, örümcek ağını andıran toplu ulaşım sistemi. Masmavi gökyüzü ve zamanın akmadığı hissi veren uzun ama soğuk geceler…
Amma velakin sosyal demokrasinin ana vatanı bu topraklar da küresel şiddetten, savaşlardan, kapitalizmin yapısal krizinden ve neoliberal yıkım politikalarından payına düşeni alıyor. “Artık eskisi gibi değil buralar” cümlesi günlük konuşmanın içine serpiştirilmeden herhangi bir sohbete başlanılmıyor. Dışarıdan bakılınca sorunsuzmuş gibi görünseler de ekonomik krizin yanı sıra Ortadoğu, Asya ve Afrika’daki çatışmalardan fazlasıyla etkilenmiş durumdalar.
Suriye’den, Irak’tan, Afganistan ve Somali’den sonu gelmeyen göçmen akışı ve beraberinde yükselen yabancı düşmanlığı diğer ülkelere nazaran daha az olsa da temel problemlerden. Öyle ki burada olduğumuz zaman diliminde Finlandiya Helsinborg’ta ırkçı saldırıya uğrayan bir mültecinin yaşamını yitirmesi, Stockholm’de hamile göçmen bir kadının benzer bir şiddete maruz kalması aşırı sağcı şiddet ve yabancı düşmanlığının ulaştığı boyutu anlamak açısından ibretlik vakalar.
İskandinav ülkeleri; İsveç, Norveç, Finlandiya, Danimarka hepsi de benzer sorunlarla karşı karşıya. Radikalleşme bu ülkelerin en büyük sorunlarından. Öyle ki İsveç, nüfusuna oranla, Avrupa’da Belçika’dan sonra IŞİD saflarına en fazla militan gönderen ülke konumunda. Yüzlerce cihatçının Suriye ve Irak topraklarında halihazırda savaştığı belirtiliyor.
Aynı şekilde PYD/YPG saflarında yer alanlar da var. Birçoğu bura doğumlu gençleri Ortadoğu çöllerine götüren motivasyonun ne olduğu konusunda ciddi şekilde kafa yoruluyor. IŞİD bünyesinde savaşan gençlerin günün birinde dönecek olması ise ciddi bir korku ve endişeye yol açmış.
Bütün bunlar aşırı sağcılar için bulunmaz nimet! İsveç’te Sosyal Demokrat İşçi Partisi ve Yeşiller’den oluşan koalisyon hükümeti iş başında olsa da ırkçı ve yabancı düşmanı İsveç Demokratları üçüncü parti konumunda ve oldukça etkin. Aşırı sağcı parti ülke genelinde yüzde 17’lik bir oy oranına sahip. Yabancı düşmanı aşırı sağcı partiler sadece İsveç’te değil komşu ülkelerde de ya parlamento da ya da iktidarın bir parçası durumundalar.
Danimarka’da son yirmi yılda yabancılara karşı söylemleriyle öne çıkan göçmen karşıtı Danimarka Halk Partisi ana muhalefet konumunda. Finlandiya’da da aşırı sağcılar parlamentoya girerek ikinci parti oldu ve koalisyon hükümetinde de yer buldular kendilerine. Bir diğer İskandinav ülkesi Norveç‘te de durum farklı değil. Göçmen karşıtı İlerleme Partisi koalisyonda.
İskandinav ülkelerinde yaşayan halkın, radikal partilere kayma nedenlerinin başında ekonomik sorunlar geliyor. Bu ülkelerin durumu Avrupa’daki diğer ülkelere oranla daha iyi görünse de küresel finansal kriz ve son dönemdeki Avro Bölgesi’ndeki mali krizin etkileri Kuzey ülkelerine de yansıdı.
Ekonomik kriz göçmen sorununu da beraberinde getirdi. İskandinav ülkeler şimdiye kadar dünya gelinde en korumacı politikalara sahip ülkelerdi. Bu duruma karşılık bu ülkelere sığınan göçmen sayısında büyük bir artış kaydedilmişti. Ancak ardı ardına göçmenler aleyhine yasalar değiştiriliyor, siyasiler seçim kampanyalarında göçmenleri açıkça hedef alıyor.
İskandinavya Yarımadası’ndan Türkiye’ye bakınca görünen tek şey ise endişe ve korku. Türkiye algısı yerle bir. AKP Türkiyesi sıradan bir İsveçli-Norveçli gözünde Somali, Eritre, Sudan, Suriye kategorisinde. Bu algı giderek de kötüleşiyor. Türkiye’nin Suriyelileşme ihtimalinin düşüncesi dahi ciddi bir endişeye yol açmış durumda.
Buralardaki Türkiyeli göçmenler dolayısıyla Türkiye’deki gelişmeler yakından takip ediliyor.
Örneğin Maslak’ta şortu yüzünden saldırıya uğrayan hemşire buralarda da gündemin ilk sıralarındaydı. Tekil bir saldırı olarak algılanmadı. İslamcıların ve Erdoğan rejiminin ülkeyi sürüklediği karanlığın bir göstergesi olarak okundu. İskandinavya’daki Türkiyelilerin yüzlerinden, gözlerinden, sohbetlerinden ülkelerine dair duydukları korku ve endişeyi okumak derin bir acı veriyor!
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.