Türkiye kültürünü yaşadığımız ülke Danimarka kültürü ve sanat bilimiyle birleştirerek evrensel sanat üreten sanatçılarımızın az sayıda da olması bizim de yaşamımızı zenginleştiriyor. Danimarka’da sürekli ya da bir dönem yaşayıp evrensel sanatçı olarak kendini kabul ettiren sanatçıların başında gelir Cevdet Kocaman.
Cevdet Kocaman’ın resimleri sanki yaşadığımız çağın tanıklığını yapıyor. Kocamanın fırçasından tabloya yansıyan çizgiler Türkiye ve İskandinavya’nın görkemli bütün sıcaklığını, sevincini, bütün renklerin güzelliğiyle anlatıyor. Onun çizgileri, içerdiği anlatım gücüyle resimlerin önemli öğelerini oluşturuyor. Çizgilar arasında kullandığı renklerden kırmızı, mavi ve yeşil öne çıkıyor. Resimlerdeki ton ve renklerin görece koyuluk ya da açıklık derecesi , Kocaman’ın resim sanatının etkileyici bir anlatım sanatı olduğunu gösteriyor.
Resim yapmayı seven, resim yapan ve resim sanatından mutluluk duyan çok sayıda kişinin Cevdet Kocaman’ın yalnızca Danimarka’da değil, Norveç ve Türkiye’de de iyi bir ressam olarak ürettiğini bilir. Özgün bir sanat anlayışı ve bakış açısıyla ürettiği yağlıboya, suluboya, mozaik ve plastik boya eserleri onun resim sanatındaki yeteneğini ve ustalığını saygınlık uyandırarak görünür kılar.
Çocukluğunu yaşadığı Trakya’nın, gençliğini yaşadığı İstanbul’un, 1980’li yıllarda yaşadığı Danimarka ve 26 yıldır gidip geldiği Norveç’in bütün sıcaklığı, değerleri, acıları ve sevinçleri çizgilerine söz ve simge olmuştur. Bu çizgiler, kimi zaman yitip giden güzelliğin ardından atılan bir çığlık, kimi zaman da insanlığın geleceğe olan umudunu ve direncini anlatır.
Cevdet Kocaman tuval üzerinde yaptığı yağlıboya portre çalışmalarındaki ayrıntılarda gösterdiği özgün çizgileriyle yeteneğini ve ustalığını kabul ettiririr. Kocaman’nın portre çalışmaları da onun renkli ve evrensel yapısını ele verir. Daha taze gelinken kocasını yitiren babaannesinden, bakanlık yapan politikacılara kadar yaptığı portrelerle ressamlığındaki başarısını ve tutumunu sergiler.
Cevdet Kocaman uzun yıllar doğup büyüdüğü ülkesinden ayrı kalsa da, resimlerinde ‘gurbeti’ değil , gülümsemenin acısını, insanlığın umudunu ve ortak noktalarını çizgilerle anlatmayı yeğlemiştir. Belki de Kocaman’nın bu yanı onun sanatını da diri tutmuş ve resimlerinin yalnız galeri ve sergilerde kalmamasını sağlamıştır. Bu yanının en yalın örneği ‘Yaylalar’ adlı tema çalışmasıdır. Trakya’nın düz ovalarından sonra, uzun süre yaşadığı Danimarka’da da kendisini bir ova yaşantısında bulan Kocaman, dağlara ve yaylara olan tutkusunu bir ölçüde gidermek için resimlerine Norveç dağlarını ve ovalarını doğanın çok çarpıcı renkleriyle taşımıştır. Daha çocukluğunda babaannesinin özlemle görmek istediği ama yaşamı boyunca hiç görmediği yayla ve dağları, sanki bugün babaannesini sevindirmek için Norveç’teki dağları, yaylaları durmadan çizip boyayan Cevdet Kocaman, böylece ‘yaylalar’ adlı resim serisini bir katalogda da yayımlayarak babaannesine en güzel hediyeyi vermiş oldu.
Artık Türkiye’de sürekli yaşayan Cevdet Kocaman’nın yukarıda sözünü ettiğim eserlerinden bir çoğu Odense yakınlarındaki Kertemine kenti sınırları içindeki Ulriksholm Slot – Şatosu’nda sergileniyor. 14 Ekim 2010 tarihine kadar resim sanatı sevenlere açık olacak sergide, Kocaman’ın resimleri oldukça etkileyici. Bu resimlerden beni en çok etkiliyen tablolardan biri ‘Karadeniz’ i anlatıyor. Bu tablo Karadeniz’in çarpıcılığını ve hırçınlığını destansı bir yaklaşımla ve çağdaş resim sanatının en güzel renkleriyle görünür kılıyor. Koacaman’ın Ulriksholm Şatosu’ndaki sergisi yalnız olmadığımızı, insan coğrafyasının ayıran çizgilerini reddederek, yeryüzünün tek bir yeryüzü olduğunu bize kanıtlıyor.
Görgüsüzlüğün, yozlaşmanın, yabancılaşmanın çok yoğun olduğu bugünlerde, Kocamanın resimleri , insan yüreklerine erişerek ısıtıyor bizi.
‘Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
Ve bir orman gibi kardeşçesine…’ dercesine.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.