Son günlerde gerek Danimarka’da ve gerekse uluslarası medyada, Pakistan’da Taliban tarafından kafasından vurulan 14 yaşındaki kız çocuğu Malala Yusufzai konuşuluyor. Aslında Malala Yusufzai saldırıya maruz kalan binlerce kız çocuğundan sadece bir tanesi. Ama bu olayın bu kadar ses getirmesinin nedenlerinin başında Yusufzai’nin bu körpecik yaşına rağmen Pakistan gibi bir ülkede kız çocuklarının okuma, eğitim alma hakkını savunması geliyor.
Birleşmiş Milletler (BM), kız çocuklarının uğradıkları ayrımcılığa, çocuk yaştaki kızların evlendirilmelerine dikkat çekmek için geçtiğimiz yıl, 11 Ekim 2012 tarihini ‘Dünya Kız Çocukları Günü’ ilan etmişti. Karar tasarısını ise Kanada ve Peru ile birlikte Türkiye hazırlamıştı.
İlginç bir raslantı değil mi? Yusufzai, ‘Dünya Kız Çocukları Günü’ ilan edildiği 11 Ekim tarihinden iki gün önce vuruluyor.
Ne acıdır ki, hem tasarıyı hazırlayan Türkiye’ de, hem de tasarıyı onaylayan 193 BM üyesi ülkenin hemen hemen hepsinde kız çocuklarına yönelik ayrımcılık, cinsel taciz, istismar bugün almış başını gidiyor.
Batı’da sübyancılık, çocuk pornoculuğu. Doğu’da ise töre, gelenek, çocuk yaşta evlendirilen, para karşılığı dedeleri yaşlarındaki erkeklere satılan kız çocukları.
Buna ister hastalık, ister yaygın bir gelenek deyin, her ikisinde de mağdur olanlar, yaşama hakları ellerinden alınanlar maalesef sadece kız çocukları.
Başlık parası, borç karşılığı verilenler, kumaları ve onların çocuklarıyla birlikte yaşayanlar, tarlada, ev işlerinde çalıştırılanlar, doğum esnasında ölenler maalesef bu küçük kızlar.
Tuhaf değil mi? Gelişmiş ülkelerde kız çocuklarının yaşadıkları sorunlar oldukça düşükken, namus kavramının çok yükseklerde tutulduğu az gelişmiş ya da gelişmekte olan ve özellikle Müslüman ülkelerde namus, töre cinayetleri, kız çocuklarına yönelik istismarlar da epeyçe yüksek.
BM’ye karar tasarısını sunan Türkiye’ye bakacak olursak, son yıllarda yaşamın gittikçe nasıl muhafazakarlaştığına, gelenekselleştirildiğine tanık oluyoruz. Türkiye’de çocuk gelinlerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Çocuklar daha evcilik bile oynayamadan evlilik oynuyorlar, büyümeden önce eş, sonra da anne oluyorlar. Her üç evlilikten birisinin çocuk yaştaki kızlarla yapıldığı Türkiye’de, Başbakan en az üç çocuk istediğini söylemekten çekinmiyor. Başbakanın bu emri yerine gelsin diye de bu evliliklere ise göz yumuluyor.
Türkiye’de 180 binin üzerinde çocuk gelin olduğunu, çocuk yaşta evlendirilen kızlarda ölüm oranın oldukça yüksek olduğunu, bu kız çocuklarının töreye, şiddete kurban gittiklerini, biliyor muydunuz?
Ya peki, bu tasarıyı onaylayan ülkelerdeki kız çocuklarının durumuna ne demeli?
Afganistan ve benzeri ülkelerde çocuk yaşta evlendirilen kızların durumu “uygun ve yaygın” bir gelenek olmaya devam ederken, bir başka Uzakdoğu ülkesi Tayland’da kız çocukları seks turizmi adı altında Batılı turistlere pazarlanıyor. Batı’da sübyancılık giderek yaygınlaşıyor. Doğu Afrika’da her gün binlerce kız çocuğu din kisvesi altında sünnet ediliyor. BM rakamlarına göre günde sünnet edilen kız çocuğu sayısı 6 bin civarında.
Kafalar değişmediği ve bütün bu olanlar çok büyük bir insanlık suçu olarak görülmediği sürece 11 Ekim 2012’nin “Dünya Kız Çocukları Günü” ilan edilmesi ve bir günlük hatırlanması neyi değiştirir ki?
Dünyanın bir tarafında ülkeyi (Danimarka’yı) kadınlar yönetirken, diğer tarafta kız çocuklarının okumasını istemeyen ve 14 yaşındaki bir kız çocuğunun kafasına kurşun sıkan zihniyet.. Ne diyelim!
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.