Elinizdeki bu sayıda da Ankara Anlaşması konusuna geniş yer vermeye çalıştık.
2008 yılında da yine bu köşede, Türkiye ile Avrupa Birliği arasında yapılan anlaşmalara göre, Türk vatandaşlarının Avrupa’da vizesiz seyahat etme olanağının bulunduğunu, yine bu anlaşmaların Türk vatandaşlarının Danimarka aile birleşimi kuralları dışında tutulmasına olanak sağlayarak, bu alanda hiçbir kısıtlamaya tabi tutulmamaları gerektiğini yazmıştık.
Okurlarımız belki hatırlarlar: 1963 yılında o zamanki adıyla Avrupa Topluluğu olan, Avrupa Birliği ile Türkiye arasında yapılan Ankara Anlaşması’nı, AB ülkeleri ile 1970’te imzalanan ve 1973’te yürürlük kazanan Katma Protokol’u ve Gümrük Birliği anlaşmasından doğan haklarımız olduğunu yazmıştık.
Yine tekrar ediyoruz: Ankara Anlaşması, Danimarka’nın Türk vatandaşlarından aile birleşimi başvuruları alanında 24 yaş sınırı, bağlılık şartı, konut şartı, banka garantisi gibi şartlar öne süremeyeceğini, puanlama sistemini uygulayamayacağını gösteriyor.
Türkiye’deki ve Avrupa’daki bazı Türk dernekleri, hukukçular ve siyaset bilimcileri bu anlaşmaları didik didik inceliyorlar. Ankara Anlaşması’nın Madde 13 ve Madde 14’’üne göre karşılıklı yerleşme serbestliği hakkını Türkiye’nin de kazanmış olduğunu, hem Ankara anlaşması, hem “1970-73 Katma Protokolü” hem de “Gümrük Birliği” gereği Türk vatandaşlarına asla vize uygulanamayacağını ve Avrupa ülkelerinde “iş edinmeleri ve kurmaları” engellenemeyeceğini belirtiyorlar.
Ancak Avrupa Birliği ile Türkiye arasında yapılan bu anlaşmaların açığa kavuşturulması ve bu hakların kağıt üzerinde kalmaktan kurtulup hayata geçirilmesi için girişimlerde bulunulması gerekiyor. Üzerine gidilmesi durumda Danimarka’daki Türk vatandaşlarının da yabancılar yasası kapsamı dışında tutulduğu görülecektir.
Ancak vatandaşlarımız haklarını nasıl arayacaklarını bilmiyorlar, kendilerine yardım eli uzatılmasını bekliyorlar. Danimarka’nın bu anlaşmaya uymayacağına inanıyorlar. Haksız da sayılmazlar. Çünkü Danimarka bugüne kadar bu anlaşmaya uymamak için her yolu denedi ve denemeye de devam edecek.
Vatandaşlarımız haklarını nasıl arayacaklarını artık gazetemize soruyorlar. Bize yöneltilen soruların başında bu alanda bilgili hukukçuların olup olmayışı ve T.C devletinin bu konuda neler yaptığı geliyor.
İşte bir annenin feryadı. Okurumuz gazetemize gönderdiği mektupta bakın neler diyor:
“Sayın gazetemizin yöneticileri. Ne olur birşeyler yapın! Ben bir anne olarak yalvarıyorum. 2003’ten beri aile birleşimi başvurusundan hep ret yanıtı aldık. Bütün istediklerini yerine getirmemize rağmen, bütün aile parçalandı, bir çocuk nasıl annesiz yaşayabilir. Bir anne nasıl çocuğu olmadan yaşar. Bu Ankara Anlaşması’ndan biz nasıl faydalanabiliriz, ne olur bize bilgi verin, o yola başvuralım. Gazetemize saygılarımı sunarım”.
Bir çok vatandaşımız haklarını arayamadığı için ya yuvalarını yıkmak zorunda kaldı ya zorunlu olarak ayrı yaşamaya başladı ya da İsveç’e göç etmek zorunda kaldı. Bu soruların muhatabı biz olmamalıydık.
Bu sorulara en doğru yanıtı T.C devletini yönetenlerin vermesi gerekmez mi? Avrupa Adalet Divanı’na bireysel başvurularla bu sorun ne kadar çözülür, şüphe götürür.
‘Hak verilmez, alınır’ diyoruz, ama hakkın nasıl alınacağı konusunda uzmanların, devlet yetkililerinin devreye girmesi gerekmiyor mu?
İngiltere’de, Almanya’da ve başka Avrupa ülkelerindeki Türk avukatlar, hukukçular bu işin takipçileri olabiliyorlarsa, Danimarka’daki avukatlarımız neden olamasınlar?
Türkiye, katma protokolleri imzalayarak sonradan eklenebilecek maddelere karşı kendini korumuş olmasına rağmen bu hak nedense pek gündeme gelmiyor. Bu da yetmezmiş gibi, bugün siyasetçilerimiz nedense Avrupa Birliği’ne girebilmek için kazanılmış serbest dolaşım hakkından feragatte bulunabiliyorlar.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.