Değerli okuyucular, öncelikle sizlere güzel bir yaz sezonu diliyor, hayırlı tatiller temmeni ediyorum. Bu yazımda tecrübe hakkında görüşlerimi ve düşüncelerimi bildirmeye çalışacağım.
İnsanlar geçmişten ders alıp, gelecekte daha iyi bir yaşam sağlar. Tecrübe değerli bir doktordur. Hastalık anında hastayı tedavi eder. Dünya yaşlıların tecrübesi gençlerin çalışması ile idare edilir. Geçmiş bizim için yatırımdır. Bunu iyiye ve kötüye kullanmak bizim elimizdedir. O halde yukarıdaki cümleleri yurtdışında, İskandinav ülkelerinde yaşyan vatandaşlarımıza indirgeyecek olursak somut bir takım önerilerde bulanabiliriz.
1970’li yıllarda Danimarka, İsveç, Norveç ve Finlandiya’ya ülkemizden gelen vatandaşlarımız, büyüklerimiz acaba neler ile karşılaştı. Ne sıkıntılar çekti, nasıl çözümler buldu, kimlerden, nerelerden destek gördü? Bu soruları oldukça uzatmak mümkün. Bunların cevabı, 1970’li yıllarda gelip bu sorunları yaşayan büyüklerimizden öğrenilebilir. Sadece öğrenmek kalmayıp, onlardan ders çıkarıp, hatta yazıp gelecek kuşaklara aktarıp paylaşmak gerekir. Hani ne derler; söz uçar yazı kalır, kalmasının ötesinde geleceğe ışık tutar, çözüm getirir. Büyüklerimizden geçmişi öğrenmek çektiği sıkıntıları ve nasıl çözüm getirdiklerini duymak için, onlara sormak, onları dinlemek ve onların anlattıklarını yazmak gerekir. İşte bunu yaparken hem büyüklerimizi önemsemiş ve değer vermiş, hem tecrübelerini dinliyerek ders çıkarmış hem de gelecek kuşaklara aktarmış oluruz. Bu tür davranışlar, büyüklerimizi memnun etmenin yanında, yapanları da sevimli, sempatik, ilgili ve bilgili hale getirir. İnsanları yücelten elde ettiği başarılardır. İcat etmek sabırla olur. Çocukluğunda oğlu ceza evine giren bir babanın oğluna yazdığı mektubu ve oğlunun yazdığı cevabı anlatarak, yaratıcı zekayı bize anlatmaya çalışmışlardı:
Oğlu cinayet suçlamasıyla ceza evine giren bir baba olaya çok üzülür ve oğluna mektub yazar; “oğlum tarlayı sürüp patates ekme zamanı geldi ancak sen yoksun ben de yaşlıyım, inşallah çıkarsın da seneye süreriz”. Mektubu okuyan oğlu çok üzülür ve babsına hitaben, “baba sakın tarlayı sürme, cesedi oraya gömdüm” diye mektup yazar (oysaki çocuk suçsuz ve adam öldürmemiştir). Mektubu okuyan ceza evi yönetimi jandarma ve polise haber verir. Onlar da tarlayı baştan sona cesedi bulmak amaçlı iyice sürdürürler ama cesedi bulamazlar. Tarla sürülmüşken yaşlı baba da patatesleri ektirir. Birkaç gün sonra oğlundan gelen mektupta “baba kusura bakma sana yalan söyledim ama başka türlü yardım etme şansım yoktu” yazar.
Burada zor şartlarda ceza evindeki birisinin bile yaratıcı zekasıyla babasına nasıl yardım ettiği görülmektedir. Burada tecrübenin önemi ve gerekliliği ortaya çıkmaktadır.
Ben 2009-2012 yılları arasında Emniyet Müşaviri olarak Danimarka’da görevliyken sık sık derneklere ve camilere gittiğimde oradaki siz değerli üyelerle, cemaatle ve büyüklerimizle sohbetlerimizde ilk geldikleriniz yıllarda karşılatıklarınız sorunları, çözüm yol ve yöntemlerinizi, yaşantılarınızı, başarılarınızı ve diğer iligili konuları dinlerken çok önemli ve değerli bilgiler edindim. Öğrendiklerimi de yazarak paylaşmaya çalışıyorum. Bana tecrübelerini aktarırken, helal et bulmak için ne sıkıntılar çektiklerini, bayram namazını kiralık salonlarda nasıl kıldıklarını, dil bilmedikleri için markatlerde ne sıkıntılarla alışveriş yaptıklarını dinlemek benim için güzel tecrübelerdi. Hepsine sağolsunlar diyor saygılarımı sunuyorum. Haber gazetesi sayesinde, yardımsever ve konuksever kişiliği ile Danimarka’ya ilk gelen Türklerin kalbinde taht kuran ve kendisine Ayşe denilmesine müsade eden Marianne Kabakçı’nın ilk Türk misafir işçilerle tanışmasından, nasıl Ayşe olduğuna, Kabakçı soyadının nereden geldiğine kadar bir çok bilgiye sahip oldum, Türklerle olan tecrübelerini öğrendim. Gençlere, büyüklerinin tecrübelerini çok daha falza dinlemelerini, onlarla sıkı sık sohbet etmelerini, onlara daha fazla vakit ayırmalarını öneriyor yarın için en iyi yatırımın bugün yaptığınız iyilikler olduğunu belirtiyorum. Güçlü anda iyilik yapan güçsüz anda sıkıntı çekmez.
Bu kadar ciddi şeylerden sonra biraz da gülelim diyor aşağıdaki cümleleri bilgilerinize sunuyorum.
– Doktar hastaya sorar ateşiniz var mı? Hasta hemen çakmağını çıkarır.
– Allah yürü ya kulun demiş olmalı. -Nereden anladın? Cvp: Arabasını sattı.
– Kevgiri neden çöpe attın? Cvp: Görmüyor musun her tarafı delik deşik olmuş.
– Neden saatlere cam yaparlar? Cvp: Akrep sokmasın diye.
– Sen hiç sahanda yumurta yedin mi? Cvp: Evet. -O zaman bir de deplasmanda ye.
– Kedi merdivenden atladı (Ali). Pisik merdivenden hopladı (Veli).
– Sizin yüzünüzü bir başka yerde gördüm. Cvp: Sanmam doğduğumdan beri kendi yüzümü kendim kullanıyorum.
Kalın sağlıcakla…
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.