Ülkemizin başta İstanbul olmak üzere çeşitli kentlerinde şiirlerini okuyan şair ve romancı Thomas Boberg ‘Insula’ adlı yeni romanıyla Danimarka çapında büyük beğeni ve ilgi topladı. Son derece olumlu eleştiriler aldı, çünkü roman mükemmel bir şekilde yazılmış.
Hüseyin DUYGU
huseyin.duygu@haber.dk
Kurgu olarak yazılan roman, karısı ve çocuğuyla birlikte Danimarka’daki bir adada farklı bir hayat kurmak için Kopenhag’dan taşınan bir şairi konu alıyor. Giderek daha fazla insan bu hayali gerçekleştirdiğinden, ancak çağdaş olarak tanımlanabilecek bir deney ve olay örgüsü denebilir.
Aslında yazar Thomas Boberg’in küçük ailesiyle birlikte yaptığı da bu. Kopenhag’dan Fejö Adası’na taşındılar ve burada oturmaya başladıktan sonra bu adadaki yaşamla ilgili romanını yazdı.
Roman, ailenin adadaki iniş çıkışlarını, doğanın ve ada sakinlerinin güzel portreleriyle birleştirerek anlatıyor. Ayrıca romanın gerçekte ne olduğuna dair bir tür tahmin olarak nasıl karşılanacağını da anlatıyor. Her ne kadar Thomas Boberg insan galerisini ‘kurgusallaştırmış’ olsa da, kimin canlandırıldığı adada yaşayanlar için açıkça ortadadır.
Thomas Boberg, ‘Insula’ adlı bu romanında kurgusal karakterlerinin daha geniş kitlelere duyurulması amaçlanmayan pek çok şeyi söylemesine ve yapmasına da izin veriyor. Herkes bu tür tutumların var olduğunu ve bazıları tarafından paylaşıldığını çok iyi bilse bile, insanların birbirleri hakkında düşünceleri, tam olarak kamuya açıklanmadığı sürece tartışmalar dedikodu düzeyinde olur. Ya da başka bir deyişle: Söylentiler, sırlar, gıybetler, dedikodular, anlaşmazlıklar ve gizli ittifaklar bir toplumu oluşturan yapının parçalarıdır.
Romanın aksiyonu bir adada kurgulamanın en bariz fiziksel sınırlarından biri elbette şudur. Bu kapalı döngü, diğer şeylerin yanı sıra, örneğin bir dereceye kadar iç uyumsuzlukla ve kanunları ihlal ederek yaşayabileceğiniz anlamına gelir.
Günümüzün çatışmaları ve sorunları hakkında yazmanın bir yolu da, o sorunları yaşayan insanlarla bir dönem aynı yerde olmaktır. Thomas Boberg, kurgunun gerçek gerçekliği yalnızca kısmen kapsadığı, gerçek insanların sergilendiği böyle bir durumda kendini bulan ilk yazar değil.
Güncel çatışma ve sorunlar hakkında yazma biçimi, insanların kendilerini tanıdıkları gri bölgeye çarpmaktan kaçınamaz. Ancak kitabı okursanız, tasvir edilenleri hem rahatsız edebilecek hem de ortaya çıkarabilecek gerçekten çok şey var.
Kitap aslında, küçük bir Danimarka ada topluluğuyla tanışmanın, büyük şehirde ya da şehrin egzotik köşelerinde daha büyük bir dünyayla tanışmaktan neden farklı türde bir kendini incelemeye yol açtığına dair bir tür açıklamada buluyor. Thomas Boberg şöyle diyor:
“Yeni bir açıklığı anlamam gerekiyor. Kendi içine kapanan bir ada, içeriye doğru genişliyor. Yanından geçtiğin ya da karşılaştığın insanlara selam verirsin. Selam verme zorunluluğu vardır. Kooperatifin büyük şehirdeki anonim komşularıyla uğraşmaktan farklıdır ada yaşamı. Kentsel anonimlik aynı zamanda bir tür özgürleşmeyi de içeriyor. Her birbirinizin yanından geçtiğinizde yüz yüze durmak zorunda değilsiniz. Rahatsız etmenize, cevap vermenize, tepki vermenize, bir şey söylemenize gerek yok. Büyük şehirde merkez sizsiniz. İşte adada, değişim topluluğunun bir parçasısınız. Her insan kendine dair hikayesinde büyür. / Modern toplumdan saklanabilirsiniz ama adanın gözlerinden saklanamazsınız. Buradaki kurallar toplumsal yaşamı içerir ve yazılı değildir.”
Roman ve bir ifade biçimi olarak sanatın ve edebiyat tarihi açısından bakıldığında okuyucu tarafından farklı algılanabiliyor. Tipik bir Danimarka adasında yerel yaşamı ve sonuçlarını merek ediyorsanız INSULA çok iyi bir roman.
Thomas Boberg (1960’da Roskilde’de doğdu) Danimarkalı bir şair ve yazardır. 17 yaşından itibaren Güney ve Orta Amerika ve Afrika başta olmak üzere dünyanın büyük yerlerini gezdi. 1984 yılında ‘Gözümdeki Acı Fısıltı’ (HVÆSENDE PÅ MIT ØJEKAST şiir koleksiyonuyla yazar olarak çıkış yaptı ve o zamandan beri Sölvtråden, Fas Motiv, Amerika ve Seyahate Davet adlı seyahat anılarıyla geniş çapta tanındı. Boberg, İskandinav Konseyi Edebiyat Ödülü’ne iki kez aday gösterildi. 2012’de Danimarka Akademisi Mağaza Ödülü, 2000’de Otto Gelsted ödülü ve 2009’da Holger Drachmann bursu da dahil olmak üzere çok sayıda ödül aldı.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.