Danimarka’da yayınlanan Danes.dk internet sitesinde yeralan bir yazıda, Danimarkalı mühendislerin 1927 yılında daha yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde bin kilometrelik bir demiryolu yapmaya başladıklarını ve bu projenin Danimarka’yı bir mühendislik ulusu olarak taçlandıran bir kilometre taşı olduğu belirtiliyor
Meral ALTINDAL
meral@haber.dk
Yurtdışında yaşayan Danimarkalılar için faaliyet gösteren ’Danes Worldwide’ derneğinin dijital yayın organı olan Danes.dk internet sitesinde yayınlanan bir yazıda, Danimarkalı mühendislerin 1927 yılında yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde bin kilometrelik bir demiryolu inşa etmeye başladıklarını ve bu projenin Danimarka ile Türkiye arasındaki tarihi işbirliğinin bir dönüm noktası olduğu belirtiliyor.
Maiken Friis Jörgensen tarafından kaleme alınan yazıda, ”Danimarka’nın uluslararası alanda ne ile tanındığı konusu gündeme geldiğinde, çoğu insan muhtemelen hemen mühendislik sanatını olduğunu düşünmez. Aslında Danimarka bu alanda tanınmış bir konuma sahip ve bunu da büyük ölçüde, Kampsax mühendislik firmasının liderlik ettiği ve küresel ilgi çeken Türkiye’deki devrim niteliğinde bir demiryolu projesine borçlu.” deniliyor.
Yazıda, bundan yaklaşık 100 yıl kadar önce, 1927 yılında başlanan ve sekiz yıl süren bu demiryolu projesi başarısını hatırlamak amacıyla bu projeyle ilişkili olanlar tarafından bir belgesel de hazırlandığı ifade ediliyor. ’Demirağ’ adlı bu belgesel filmin Türk halkı ve projeye dahil olan yetenekli Danimarkalı mühendislerin torunları için hazırlandığıne dikkat çekiliyor.
Türkiye’nin yeniden doğuşu
Osmanlı İmparatorluğu’nun son yılları ve Cumhuriyet’in ilk yıllarına geniş yerverilen bu yazıda şöyle denildi:
”Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde Cumhuriyet rejimine geçen bugünkü modern Türkiye’nin yeni sınırları 1923 yılında yapılan barış anlaşmasıyla kabul edildi. Türk hükümetinin hedefi, ülkenin yeniden doğuşunu, hızlı ve ekonomik kalkınmayı genellikle kendi hammaddelerini kullanarak gerçekleştirmekti.
Önemli olan altyapının iyileştirilmesiydi, özellikle hammaddelerin sanayilere taşınmasını kolaylaştırmak için demiryolu ağıydı. İki hat inşa edilmeliydi, biri kuzeye kömür taşımak için, diğeri ise güneye bakır taşımak için.
Demiryolu yapımıyla ilgili bin kilometrelik bir projeyi, dağlar ve nehirlerle kaplı zorlu bir arazi üzerinde, yollar ve diğer ulaşım bağlantıları olmaksızın gerçekleştirmek kolay değildi.
Demiryolu işi, günümüzde bildiğimiz gibi büyük inşaat ekipmanı olmaksızın, kazma, kürek, dinamit ve el arabası ile gerçekleştirilmeliydi ve inşaat malzemeleri kamyonlar ve öküzlerle yüzlerce kilometre taşınmalıydı.
Türk hükümeti, her ne kadar yabancı mühendislik firmalarını bu projeyi yapmaya çağırsa da, Birinci Dünya Savaşı sırasında Avrupa veya ABD’den hiçbir müttefik ülke Türkiye’deki bu projeye ilgi göstermedi”.
Danimarkalı mühendislerin cesareti ve istekliliği
Yazıda, Türk hükümetinin İsveçli sanayi holdingi Nohab’a 100 lokomotif ve 1.500 demiryolu vagonu tedarik etme ve 1000 km demiryolu inşası da dahil olmak üzere bir anlaşmayı önerdiği ve müzekereler yaptığı belirtiliyor. Ancak Nohab ile lokomotifleri ve demiryolu vagonlarını sağlama konusunda anlaşmaya varıldığı, demiryolu inşaatının, İsveçli şirketin iş modelinin bir parçası olmaması nedeniyle Danimarkalı Saabye & Lerche ve Kampmann, Kierulf ve Saxild’e (daha sonra ismi Kampsax olarak değişti) aktarıldığı belirtiliyor.
Yazıda, Kampsax’ın da, demiryollarının inşası için sorumluluğu kabul ettiği ve iki Kampsax kurucusu, Per Kampmann ve Jörgen Saxild İstanbul’daki proje ofisinden günlük yönetim sorumluluğunu üstlendiği dile getiriliyor.
Yazıya göre, söz konusu demiryolu projesi Kampsax gibi genç bir şirketin hayal bile edemeyeceği kadar büyük ve karmaşıktı bir projeydi.
“Avrupa’nın önde gelen teknik üniversitelerinden biri olan Danimarka Teknik Üniversitesi’nden (DTU) mezun olan iki genç mühendis; Per Kampmann ve Jörgen Saxild, çok riskli buldukları bu projeyi kaçırmak da istemiyordu.
Genç mühendisler, bu zorlu projenin başarılı bir şekilde tamamlanmasının Kampsax’a büyük bir uluslararası tanınma getirebileceğinin ve şirketi küresel bir şirkete dönüştürebileceğinin farkındaydılar. Bu nedenle, projeyi kabul ettiler” deniliyor yazıda.
Belgesel, Türk işçilerini övüyor
Yazıda, Türkiye’de belgesel filmi çekmek için o döneme ait malzeme bulunabilmesinin nedeninin, Kampsax’ın inşaat sürecini belgelemek için profesyonel fotoğrafçıları işe aldığı ve birçok mühendisin çalışmayı detaylı notlar ve mektuplarla sürekli belgelediği ve özellikle de Johannes Mörup adlı bir mühendisin, inşaat işçilerinin yanı sıra demiryolu boyunca köylerdeki yaşamı belgelemek için birçok film çektiği bilgileri veriliyor.
Yazıda, eski bir Kampsax üst mühendisi ve COWI şirketinin devralması sonrasında COWI’deki Kampsax arşivinin arşivcisi olan Flemming Nuri Möller, 1927’den 1935’e kadar 8 yıl projede çalışan Danimarkalı mühendislerden birinin oğlu olduğuna dikkat çekiliyor.
Belgesel için malzeme toplayan ve düzenleyen Flemming Nuri Möller, “Bu, hayatlarının sekiz yılını inşaata adayan on binlerce Türk işçisine bir övgüdür ve onların kazma, kürek ve el aletleriyle neler başarılabileceğini gösteren iradeleriyle yapıldı, diyerek açıklıyor neden vasıfsız işçileri belgeselde öne çıkardığını.
Belgesel film, Flemming Nuri Möller, Jens Peter Henrichsen ve Danimarka Demiryolu Kulübü’nün mühendisi ve başkanı olan Henrik Bang Jensen’in bir araya gelmesiyle gerçekleşti.
Bu üç tutkulu kişi, belgeselin Türkiye ve projeye katkıda bulunan yerel işçiler de dahil olmak üzere daha geniş bir izleyici kitlesine ulaşmasını amaçlıyordu. Çünkü demiryolu boyunca köylerden gelen vasıfsız işçilere proje süresince sağlık hizmetleri ve eğitim verilmesine rağmen, fiziksel olarak zorlu olan bu işteki başarının anahtarı olan emeğin unutulmaması gerektiğini düşündüler.
Jens Peter Henrichsen, film projesinin arka planını anlatıyor.
“O dönemde uzak ve ulaşılamaz tarım alanlarındaki yaşam hakkında Türkiye’de neredeyse hiç bilgi yok. Bu nedenle, biz yabancılar olarak, bunun hepsini Türkiye’ye bağışlama kararını verdiğimiz için büyük bir minnettarlık duydular” diyor Jens Peter Henrichsen.
‘Demirağ’ adlı bu belgesel, 2023’ün sonlarında hem Türkiye’de hem de Danimarka’da DTU’da gösterildi. Belgesel ve orijinal film ve fotoğrafların kopyaları, araştırmacılar ve tarihe ilgi duyanlar için TCDD ve Türk müzelerine bağışlandı.
Belgesel Youtube kanalında Türkçe, Danca ve İngilizce versiyonuyla yayınlandı.
Danca versiyon
İngilizce versiyon
Türkçe versiyon
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.