7 Kasım 1929’da Kopenhag yakınlarındaki Söborg bölgesinde doğan Benny Andersen, bugünlerde Danimarka’da en çok tanınan ve sevilen şair konumdadır. Dört çocuklu bir duvarcının oğlu olan ozan, aile ekonomisine katkıda bulunmak için 13 yaşında okulu bırakır. Oğlunun müziğe düşkünlüğünü bilen baba, ona taksitle piyano alır. Önce bir mandırada, sonra da bir fabrikada çalışan ozan, teyzesinden piyano öğrenmeye başlar. Bir yandan da akşam kurslarına giderek, 1948’te liseyi dışardan bitirir.
Benny Andersen’in Müzikal Yılanbalığı yapıtındaki şiirlerinden çoğu, güncel sorunları ve insanın hangi psikolojik toplumsal değişimlere boyun eğdiğini dile getirir. Ozana göre, modern bir insanın yaşamı, olanaklarla olanaksızlıklar arasında bilinen ve güven veren şeyleri sürekli aramakla geçmektedir. İnsani durum ve görüşleri, bir gölde yaşayan kurbağa, sürüngen ya da yılanbalığı ile birlikte bir masal gibi anlatır. Şiirler, damıtılmış bir psikoloji ve çok iyi seçilmiş sözcüklerle örülür. Ozan, işinin ustasıdır. Sanatsallığa, bu santsallığın içinde gülmeceyle gerçeğin bir arada işlenmesine çok önem verdiği açıkça görülür.
Yemek Duası
Bugün de ver bana
Tereyağlı ekmeğimi.
Ellerinde buluşsun
Yumuşakla sert,
Baskın çıksın tereyağın sarısı
Ekmeğin karasından.
Bırak dokunsun ellerim bizi yaşatanlara,
Kahverengi ekmeğe, sapsarı tereyağa
Ve evrensel sevgiyle. (Çeviri: Murat Alpar)
Benny Andersen’in şiirlerindeki büyüleyici mizah çarpıcıdır. Geleneksel doğa şiirlerinde olduğu gibi, yüzlerdeki maskeleri düşürür. Belirsizliği ya da güven vermeyen durumları dile getirirken, demokrasi karşıtlarını, bataklığın kaynağında göstererek eleştirir. Ozanın çoğu şiirlei, güncel sorunların canlı tablolarını kendine özgü bir bir biçimde çizer. İnsandaki zayıf yanları, saldırgan ve küçümseyici bir tutuma düşmeden dile getiren şiirlerinin belkemiğini hoşgörü oluşturur.
Gülümseme
Cıyak cıyak ağlayarak geldim dünyaya
Ortalığı çınlattım vaftiz edilirken
Çığlıklar attım arı soktuğunda
Ulur gibi ağladım dayak yediğim zaman
Yavaş yavaş Danimarkalı oldum sonunda
Gülümsemeyi öğrendim dünyaya
Doktora
Fotoğrafçıya
Görevliye
Üçkağıtçıya
Gülümsemeyi öğrenince
Gülücükler ülkesinin yurttaşı oldum
Gülücük deyip geçme!…… Çeviri: Murat Alpar
Benny Andersen, hemen her yıl yeni yapıtlarıyla kendini duyurur. 1985’te çıkan Zaman ve Leylek kitabıyla sağlam bir kişilik ve sımsıcak bir yazarlık örneği sunmuştur. İnsanın insanı sevmesi özendirir bu yapıtında. Daha birkaç dizesini okur okumaz, kendinizi ozana çok yakın hissedersiniz. Onun eşi, arkadaşı, oğlu ya da kızı olmak istersiniz. Halktan, sıradan insanlardan biri olma anlayışının bir örneği vardır karşınızda.
Zaman ve Leylek, aynı zamanda, şiir ile düzyazının birlikte işlev görebileceğini gösteren bir örnek yapıttır. Bu kitapta bulunan ‘Gökyüzünün Neden Çok Mavi Olduğunu Anlıyorum’ adlı şiiri ozan kendisi bestelemiştir. Nitekim onun çok sayıda şiiri, ünlü Danimarkalı şarkıcı Povl Dissing tarafından bugün de seslendirilmektedir.
Çok yönlü bir sanatçı olan Benny Andersen’in sinema, tiyatro, radyo ve TV çalışmaları olduğunu da belirtelim. Ozanın düzyazı biçimindeki yapıtları da geniş bir okur kitlesince okunmaktadır. 1981’de kaleme aldığı ‘Köprüde’ adlı romanı, Nazilerin Danimarka’yı işgali sırasında iki erkek çocuğun bir köprüde geçen öyküsünü içerir. Onun öykücülüğü, uzman bir psikoloğun sanata dönüşmüş yazılarını andırır.
Benny Andersen’nin gerek şiirleri gerek düzyazıları şu ahlak felsefesini vurgular: Birey kendi yaşamı konusunda sorumluluk üstlenmelidir. Benny Andersen insanın, Dostoyevski’nin yeraltı-insanı gibi, kendi cehennemini yarattığı, toplumdaki değer yargılarının elinde oyuncak olduğu görüşündedir. Gülmece, alay, yergi aracılığıyla bu felsefeyi savunurken, eleştiri de saldırgan değildir. Yaklaşımı, bir bilgenin yaklaşımını andırır.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.