Danimarka’nın Rusya tehdidi, ABD baskısı ve NATO rolü nedeniyle savunma harcamaları
Savaş KARAKAPLAN
savas@haber.dk
Danimarka, savunma politikasında tarihi bir dönüm noktasında. Hükümet, 2025 ve 2026 yılları için 50 milyar Danimarka Kronu (DKK) tutarında yeni bir savunma fonu duyurdu.
Bu, 2023’te kabul edilen ve 2033’e kadar yaklaşık 200 milyar DKK ayıran mevcut savunma anlaşmasına ek bir yatırım. Başbakan Mette Frederiksen ve Savunma Bakanı Troels Lund Poulsen’in liderliğindeki bu hamle, Rusya’yı açıkça bir tehdit olarak tanımlıyor. Ancak bu kararın ardında, ABD’nin NATO üzerinden uyguladığı baskı ve Ukrayna savaşındaki barış görüşmeleri gibi çelişkili unsurlar da yatıyor.
Rusya’nın Avrupa güvenliğine yönelik artan tehdidi
Danimarka hükümeti, yeni fonun gerekçesini net bir şekilde ortaya koydu. 19 Şubat 2025’te Başbakan Mette Frederiksen, “Karşımızda saldırgan bir Rusya var; bu Rusya silahlanıyor ve belki de başkalarına saldırmaya hazırlanıyor. Yıllardır gördüğümüz en tehlikeli durumdayız,” açıklamasında bulundu.
Savunma Bakanı Poulsen ise Rusya’nın askeri kapasitesini artırdığını ve NATO ülkelerine yönelik potansiyel bir tehdit oluşturduğunu vurguladı. Bu görüş, Danimarka Savunma İstihbarat Servisi’nin (Forsvarets Efterretningstjeneste) Şubat 2025 tarihli tehdit değerlendirmesinde de destekleniyor: Rusya, birkaç yıl içinde NATO ülkelerine doğrudan tehdit oluşturabilecek bir seviyeye ulaşabilir.
Rusya’nın 2022’de Ukrayna’yı işgalinden bu yana Avrupa’daki güvenlik algısı kökten değişti. NATO’nun 2022 Madrid Zirvesi’nde yayınlanan Stratejik Konsept belgesi, Rusya’yı “ittifak için en önemli ve doğrudan tehdit” olarak tanımladı. Danimarka, bu bağlamda, Baltık Denizi bölgesindeki stratejik konumu nedeniyle kendisini ön cephede görüyor ve 50 milyar DKK’lık fonu acil savunma ihtiyaçları için kullanmayı planlıyor.
NATO’nun yüzde 5 hedefi ve ABD’nin rolü
NATO, 2014 Galler Zirvesi’nde üye ülkelerin GSYİH’nin en az yüzde 2’sini savunmaya ayırması hedefini koydu. Bu hedef, özellikle ABD’nin eski Başkanı Donald Trump tarafından 2017-2021 döneminde sert bir şekilde savunuldu.
Trump, Avrupalı müttefikleri “ABD’nin sırtından geçinmekle” suçladı ve bu söylemi 2025’te yeniden başkan olduktan sonra da sürdürdü. 18 Şubat 2025’te ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth’in açıklamalarına göre Trump, yüzde 2’lik hedefin yetersiz olduğunu ve NATO ülkelerinin yüzde 5’e çıkması gerektiğini öne sürdü. ABD’nin argümanı, Avrupa’nın savunma yükünü artırarak ABD bütçesindeki baskıyı azaltmak ve NATO’nun kolektif caydırıcılığını güçlendirmek.
Danimarka, bu baskıya yanıt olarak yüzde 2 hedefine 2024’te ulaştı. Danimarka İstatistik Kurumu’na göre 2024 GSYİH’si yaklaşık 2,8 trilyon DKK olduğundan, bu oran yılda yaklaşık 56 milyar DKK’lık bir savunma harcamasına denk geliyor.
Yeni 50 milyar DKK’lık fon, 2025-2026 döneminde bu hedefi aşmayı ve mevcut kapasiteyi güçlendirmeyi amaçlıyor. Böylece bu harcamalar, ABD’nin hem siyasi hem de ekonomik çıkarlarıyla da örtüşüyor.
Danimarka hükümetinin açıklaması 50 milyar DKK’lık fonun kullanım alanlarını belirtiyor. Bunların başında Hava Savunması için Patriot sistemleri gibi gelişmiş teknolojilere tahmini maliyeti 10-15 milyar DKK yatırım geliyor.
2016’da onaylanan yaklaşık 60 milyar DKK toplam maliyetli 27 adet Lockheed Martin F-35 Savaş Uçakları siparişinin tamamlanması. Kara kuvvetleri harcamaları da Baltık bölgesinde konuşlandırılacak yaklaşık 20 milyar DKK maliyetli bir tugayın modernizasyonu.
Danimarka’nın silah tedarikçilerine baktığımızda, ABD öne çıkıyor. F-35’ler ABD’li Lockheed Martin’den, Harpoon gemisavar füzeleri ise Boeing’den alınıyor. Ayrıca Aralık 2024’te imzalanan ABD-Danimarka Savunma İşbirliği Anlaşması, Amerikan askerlerinin ve ekipmanlarının Danimarka’da konuşlanmasına izin veriyor. Ancak Danimarka, sadece ABD’ye bağımlı değil: BAE Systems (İngiltere/İsveç) ve Nexter (Fransa) gibi Avrupalı şirketlerden de zırhlı araçlar ve topçu sistemleri satın alıyor. ABD’den yapılan alımlar, NATO’nun standartlaşma politikası ve ABD ile siyasi bağların bir sonucu olarak öne çıkıyor.
Danimarka ve NATO, Rusya’ya karşı silahlanırken, ABD 18 Şubat 2025’te Ukrayna-Rusya barış görüşmeleri için bir plan sundu. Hegseth’in liderliğindeki bu plan, Ukrayna’nın 2014 sınırlarına dönme ve NATO üyeliği taleplerini reddediyor ve ABD’nin barış gücü göndermeyeceğini belirtiyor. Trump, seçim vaatlerinde “savaşları bitirme” sözü vermişti ve bu adım, ABD’nin doğrudan katılımını azaltma stratejisinin bir parçası.
Ukrayna – Rusya barış görüşmelerinde silahlanma da neyin nesi?
NATO’nun yüzde 2 hedefi ve Danimarka’nın harcamaları, uzun vadeli bir stratejiye dayanıyor. NATO, Rusya’yı sadece Ukrayna savaşı bağlamında değil, hibrit savaş, siber saldırılar ve Arktik’teki askeri varlığı gibi geniş kapsamlı tehditler nedeniyle bir risk olarak görüyor.
Örneğin, Rusya’nın 2024 savunma bütçesi 11,5 trilyon Ruble (yaklaşık 120 milyar USD) olarak açıklandı ve bu, NATO’nun alarm zillerini çalmasına yetiyor. ABD’nin barış görüşmeleri ise kısa vadeli bir hamle; Trump’ın iç politikada puan toplama ve ABD’nin mali yükünü azaltma çabası.
ABD için bu çifte strateji tutarlılığı, barış görüşmeleriyle Ukrayna’da ateşkes sağlansa bile, Rusya uzun vadede bir rakip olarak kalacağı noktasında.ABD , NATO ülkelerine daha fazla harcama baskısı yaparak hem ittifakı güçlendiriyor hem de Amerikan silah satışlarıyla ekonomisini destekliyor. Danimarka’nın 27 uçak için 8,5 milyar $’lık F-35 alımları, ABD’nin milyarlarca dolarlık gelirini karşılıyor.
Danimarka’nın perspektifinden bakıldığında, bu harcamalar hem kendi güvenlik kaygılarından hem de ittifak zorunluluklarından kaynaklanıyor. Rusya’ya komşu Baltık Denizi’ndeki konumu, ülkeyi hassas bir noktaya yerleştiriyor. 2023 savunma anlaşması ve 2025 fonu, bu tehdide karşı bir kalkan oluşturmayı hedefliyor. Elbette NATO’nun yüzde 2 hedefi ve Amerikan silahlarına yapılan yatırımlar, Washington’un beklentileriyle de uyumlu.
Danimarka’nın 50 milyar DKK’lık yeni fonu ve toplamda 250 milyar DKK’yı bulan savunma yatırımları, Rusya tehdidine karşı bir yanıt olarak şekilleniyor. NATO’nun yüzde 2 hedefi ve ABD’nin baskısı bu süreci hızlandırırken, Amerikan silah şirketleri önemli bir gelir elde ediyor.
ABD’nin Ukrayna’daki barış görüşmeleri, kısa vadeli bir diplomatik hamle olsa da, NATO’nun uzun vadeli stratejisini değiştirmiyor. Danimarka, bu karmaşık denklemde hem kendi güvenliğini koruma hem de ittifak içindeki yerini sağlamlaştırma arasında bir denge kuruyor.
19 Şubat 2025 itibarıyla, bu milyarlar Danimarka’yı hem bir oyuncu hem de büyük güçlerin oyununda bir parça haline getiriyor.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.