Durumdan vazife çıkarmak…
Değerli okuyucular herhangi bir iş yaparken, herhangi bir yerde görevli iken muhatap olduğunuz konularda nasıl bir yol izleyeceğinizi, nasıl bir hareket göstereceğimizi düşünürken kendimizi başkasının yerine koyarak (empati yaparak) düşündüğünüzde doğru karar vermeniz ihtimali daha yüksektir. Yani siz olsaydınız nasıl bir hareket beklerdiniz düşünmeniz doğru bir yöntemdir. Buna genel anlamıyla Empati denilmektedir.Memuriyet hayatımda bana intikal eden olaylarda hep empati yapmaya, durumdan vazife çıkarmaya, konulara tez elden vatandaş yararını da düşünerek çözüm bulmak öncelikli hedefim olmuştur. Kamu yönetiminde istenilen de bu olup, modern yönetimde müşteri memnuniyeti asıldır. Müşteri velinimetimizdir atasözü de bu anlayıştan gelmektedir.
Bu konularla ilgili Danimarka Emniyet Müşavirliği görevi sırasında yaşadığım oldukça çok örnek olup bunlardan bir ikisini bu yazımda sizlerle paylaşmak istiyorum. 2011 yılının ilk aylarında Kopenhag Büyükelçiliğindeki müşavir odasına Konyalı tavukçu lakaplı Antenci Mustafa ÖZÇELİK yanında Sivas Şarkışlalı Ali İhsan ERÇİN isimli vatandaşla gelerek önemli bir sorunları olduğunu ve yardımcı olup olamayacağımı sordular. Ben de oturun, konu nedir? Öncelikle bir dinleyeyim dedim. “Konu A.İhsan ERÇİN’in Danimarka’da bir fabrikada teknisyen olarak çalıştığı, kendisinin Türk vatandaşı olduğu yeni yıldan beri Danimarka’da çalıştığı, çalıştığı fabrikanın bir bölümünün Çin’e taşındığı, Çin’deki fabrikanın montajı sırasında bazı makinaları kendisinin kurduğunu, zaman zaman Çin’e bakım ve onarım için ilgili şirketçe geçici görev ile gönderildiğini anlattı. Şimdi ise yine bir arıza için Çin’deki fabrikaya gidip acilen onarım yapması gerektiği bunun için de 5 gün sonraya uçak biletinin gönderildiğinin fakat bir pasaport sorunu olduğunu, çözümlenmezse çok zorda kalacağını hatta işini kaybedebileceğini anlattı.
Konu kendisinin Türk vatandaşı olması nedeniyle Türk pasaportu taşıdığını işyerindeki yetkililerin kendisine birçok defa Danimarka vatandaşlığına geçmesi teklifi yapmasına rağmen geçmediğini belirtip, fakat şimdi de sorun yasadığını anlatmıştı. Sorun Ali İhsan Bey’in Türk pasaportunun süresinin geçmesi ve konsolosluğunda hemen pasaport verememesi ve on günden erken bu işin mümkün olamayacağını kendisine belirtilmesiydi. Tüm yetkililere başvurmasına rağmen çözüm bulunamadığı kendisinin işinden olacağı ve Çin geliş- gidiş biletinin de boşa gideceğini anlatıyordu. Beraberinde gelen Mustafa ÖZÇELİK’te bir çözüm bulunmasını ısrarla istiyordu o sıralar Türk pasaportlarının tamamı değişmekte olup eski pasaportlar yenilenmiyor, yeni pasaportlarda elektronik ortamda başvuru yapılarak Türkiye’den en geç on gün içerisinde posta ile geliyordu. Bu nedenle kısa zamanda pasaport vermek mümkün olmuyordu.
Ben bana yapılan başvuruya istinaden yukarıdaki yazı başlığındaki durumdan vazife çıkarmak söylemi çerçevesinde yardımcı olmak için ne yapacağımı düşünüp hemen uygulamaya koydum. Telefonla Ankara Emniyet Müdürünü arayıp olayı anlatıp konuyu çözümlemesini ve yolunu anlatarak gereken kolaylığı göstereceği sözünü aldım. Hemen Ali İhsan Bey’i o günkü Türkiye uçağı ile Ankara’ya gönderip havaalanında aldırıp Ankara Emniyet Müdürlüğü pasaport şubesine götürülüp orada pasaport müracaatı yaptırıldı. Oradan da Gölbaşındaki pasaport dairesine Emniyet Müdürlüğünün görevlendirdiği bir araçla gidip yetkiliye başvurduğunda pasaportu hemen kendisine teslim edilip aynı araçla havaalanına bırakılıp o günkü akşam uçağı ile de İstanbul bağlantılı Kopenhag’a dönüş yapılmıştı. Zaten giderken bilet gidiş-dönüş alınmıştı ki pasaportun hemen teslim edileceği biliniyordu. Bu pasaportu kısa zaman da teslim alıp dönülmesi yanında Ali İhsan Bey’le Ankara da muhatap olan herkes kendisine yardımcı olmuş ve ilgilenmişti.
Ali İhsan Bey bu yapılanlardan ve sonuçtan çok memnun olmuş olacak ki Danimarka’da herkese Emniyet Müşavirliğimizi ve Ankara Emniyet Müdürlüğünü öve öve bitiremiyordu. Herkes bana Ali İhsan Bey’e pasaport konusunda yaptığım yardımı soruyordu.” Gerçekten normal şartlarda bu pasaport on günden önce alınamazdı. Ancak empati kurup yardımseverlik duygusu ağır basınca bu zor konu halledilmişti, demek ki istenince oluyormuş. Halen bu konuyu bilenlerle sık sık konu hakkında sohbetlerimiz oluyor. Bu olaydan sonra vatandaşlarımızın müşavirliğimizi çeşitli sorun ve konularla ilgili daha çok müracaatlar yapmaya başladı. Özellikle ailelerinden habersiz Türkiye’ye giden çocukların kısa zamanda telefon takibi ile bulunması daha da faydalı olmuştu. Bu konuda İlyas ÇAVDAR, Fuat YALAN, Mesut ÖKTEN, Kemal YAZI, Tahsin ÇOŞKUN, Osman PEKERMEN, Mehmet ŞİMŞEK ve de Kocatepe Cami Lokalindeki bir çok arkadaşla sık sık görüşmemizden dolayı konulara şahit olmuşlardır.
Burada anlatmak istediğim istenilirse çözümlenmeyecek olayın kalmayacağıdır. Dileğimiz çözümlenmeyecek olayların olmaması, olduğu takdir de de mutlaka ilgililerin çözmeye çalışmasıdır.
Bu ciddi konulardan sonra birazda gülelim diyip aşağıdaki cümleleri bilginize sunuyorum.
En hızlı kalem hangisidir? C.Kurşun Kalem.
Çamaşır makinesinin dedesi kimdir? C.Tokaçtır.
Adam asık suratla berbere giderek aynaya ters oturdu neden ters oturdunuz diye sorulduğunda sabah sabah asık suratlı birisini görmek istemiyorum diye cevap verdi.
Dernek başkanı üyelere programımızı tamamlamak için 2 yıl daha bizi seçmenizi istiyoruz diye konuşuyor, programınız nedir diye sorulduğunda 2 yıl daha görevde kalmaktır diye cevap verir.
Çirkin bir kadın karakola giderek, komiser bey şu dışarıdaki adam 2 saattir beni takip ediyor herhalde sarhoş dediğinde polis bayanın yüzüne bakarak, herhalde bayan herhalde diye cevap verir.
Sizlere iyi günler dileğiyle selam ve sevgilerimi iletiyorum yaz tatiline iyi hazırlık yapmanızı temenni ediyorum. Kalın sağlıcakla.