İsmail Can: “Babaannem buranın hep bir mezarlık olduğunu iddia ederdi. Çünkü atalarından öyle görmüş, her oradan geçtiğinde dua eder, Fatiha okurdu ve sonunda vasiyeti üzerine Karahantepe’ye defnedildi. Karahantepe, daha eskilere gittiğimiz zaman köylülerimiz buralarda gözle görülmeyen varlıkların (cin) olduğuna inanır, o yüzden de mümkün olduğu kadar geceleri oradan geçmezlerdi…”
Tülay Çetinkaya Saraçoğlu
tulay@haber.dk
KOPENHAG – Bu yazıyı, 2022 yılının Temmuz ayında Karahantepe’de tanıştığım ve bana Karahantepe hakkında rehberlik yapan İsmail Can’ın anlatılarıyla hazırladım. İsmail Can Karahantepe’nin rehberi olmasının yanısıra kazıların yapıldığı arazinin sahiplerinden olup, aynı zamanda kazılarda çocukluğundan bu yana görev alan bir kişi.
İsmail Can, Karahantepe’yi anlatırken, ailesinin ve köylülerin kazıların yapıldığı ören yerini yıllarca nasıl koruduklarını, sahip çıktıklarını anlattı bana. Ayrıca, beni köyünde konuk etti. Ben de yazı dizimde Karahantepe’yi başka bir perspektiften, İsmail Can’ın anlattıklarından yola çıkarak hazırladım. Bu yazımda ayrıca İsmail Can’a bana verdiği bu bilgilerden ve kendisinin, ailesinin ve köylülerin gösterdikleri konukseverlikten dolayı teşekkür etmek istiyorum.
Yazımın sonunda Prof. Dr. Necmi Karul’un, Hakan Yedican’ın ve Farah Yürtözü’nün de Youtube linklerini paylaşıyorum. İsteyen okurlarımız bu linklerden Karahantepe’nin değişik açılardan farklı yorumlarını dinleyebilirler.
Yaşadığımız bölge ve Karahantepe’nin bulunduğu bölge yaklaşık onbinlerce yıldır var olan ve aralıksız bir şekilde devam eden bir yaşamın olduğu bölgedir. Bir çok medeniyete ev sahipliği yapmış, bu medeniyetlerin dini, dili, ırkı ve kültürlerinin halen bu yerlerde izini görmek mümkün.
Bölgede yaşayan insanlar da geçmişte yaşamış medeniyetlerin devamıdır. Karahantepe, bölgedeki insanlar tarafından hala kutsal bir yer olarak görülüyor, çünkü yöre insanı kazılardan önce oraların geçmişten kalan mezarlık ve kutsal yerler olduğuna inanıyorlar.
Üç semavi dinde de mezarlık alanları kutsal alanlar sayılır ve duaların edildiği bu yerlerde binlerce yıl hiçbir şekilde yerleşim yapılmadığı için Karahantepe günümüze kadar korunarak gelmiştir.
Babaannem buranın hep bir mezarlık olduğunu iddia ederdi. Çünkü atalarından öyle görmüş ve her oradan geçtiğinde dualar eder ve Fatiha okurdu ve sonunda vasiyeti üzerine Karahantepe’de gömüldü.
Karahantepe, daha eskilere gittiğimiz zaman köylülerimiz buralarda gözle görülmeyen varlıkların (cin) olduğuna inanır, o yüzden de mümkün olduğu kadar geceleri oradan geçmezlerdi.
Tabii bu halk efsanesi de olabilir, günümüze kadar devam etmiş hurafeler de (uydurma ve garip şeyler, boş inanç) olabilir, ama az da olsa onlar için bir gerçeklik payı olabilir. Ben ve ailem böyle bir şeye tanık olmadık. Tam aksine daima huzur bulduğumuz yerlerden biri oldu. Bir derdimiz olduğu zaman tepeye çıkar etrafı seyreder, uzaklara dalar, belki biraz ağlardık, derdimize derman olurdu. Büyük olasılıkla bugün üç semavi dinin doğuşundan günümüze kadar geçen süreçte, belki Karahantepe’nin de Göbeklitepe gibi üzerinin kapatılarak, bilinçli bir şekilde korunmuş olabileceğini söyleyebiliriz.
KELTEPE KARAHANTEPE OLDU
Her şey 1994’te Göbeklitepe kazısındaki meşhur T şeklinde dikili taşların ortaya çıkmasıyla başladı. Bu da bölgede inanılmaz bir heyecan yarattı. O zaman Harran Üniversitesi’nde Göbeklitepe’de asistan olarak çalışan Bahattin Çelik, daha önce bu bölgede (Tektek dağları) öğretmenlik yaptığı için bölgeyi iyi biliyor ve acaba Tektek Dağları’nda da Göbeklitepe’ye benzer yapılaşma var mı diye Harran Üniversitesi öncülüğünde bir yüzey araştırması başlattı.
İlk bulunan yer olan Karahantepe ilk kez 1997’de keşfedildi. O zamanlar Karahantepe’nin adı (Keçle) tepe idi. İsim Farsça’dan ve daha sonra Arapça’dan türemiş ekçel yani ‘kel’ anlamını taşıyan bir isimdir, çünkü Karahantepe üstü sonradan kapatılarak oluşturulmuş bir tepedir. Bu da her yağmur yağdığı zaman üst katmanları aşağıya çekiyor ve tepede ot bitmesini engelliyordu. Her yer yeşillenirken orası kırmızı toprak olup, üzerinde hiç ot bitmiyor, bu nedenle de Keçletepe adı verilmiş. Yani Türkçe’ye çevirdiğimiz zaman Keltepe anlamını taşıyordu.
Tabii bu köyü ve tepeyi Şanlıurfa’da nereye sorarsanız sorun herkes bilirdi. Bu da Karahantepe’nin keşfinden sonra orayı mezar kazıcılarına, definecilere açık hedef haline getiriyordu. Bunun önüne geçmek için Bahattin Çelik ismini değiştirmeye karar vermiş ve batısında büyük yerleşim olan Karaali’den karayı ve doğusundaki büyük yerleşim olan Uluhan’dan Han’ı alıp ortada bir Karahantepe ortaya çıkarmıştır.
Karahantepe bu sayede hiç kimse tarafından bilinmiyordu, hatta komşularımız bile Karahantepe’yi soran ziyaretçilere burada böyle bir yerin varlığından haberlerinin olmadığını söylüyorlardı. Taa ki, kazı yapılana kadar bu tepe böyle korundu. Yaklaşık 250 adet dikili taş yüzeyde bulunmuştu ve bu dikili Taşlar T şeklinde olup bazılarının üzerinde kabartmalar mevcut ve yüzlerce mezarlık gibi görünen bu dikili Taşlar ben buradayım diyordu. Zaten yöre halkı da kazılardan önce toprağın üstünden sadece başı görünen bu T şeklindeki taşları mezar taşına benzettikleri için orayı mezarlık sanıyorlardı.
Yüzeyde pek çok çakmaktaşı ve daha önce işlenmiş, kırılmış taştan yapılmış alet parçaları zaten burada bir yerleşim olduğunu kanıtlar nitelikte idi. Çanak, çömleksiz neolitik döneme ait hala avcı toplayıcı toplum olduğuna inanılan bir dönemde Karahantepe’den yaşayan toplumun ardında emsallendiği döneme ait olmaması gereken nadide örnekler bu bölgenin çözülmeyi bekleyen gizemidir.
Hiç şüphesiz Karahantepe en az bir Göbeklitepe kadar önemli bir yer. Ama Göbeklitepe henüz çok yeni olduğu için ve dünyaya tanıtımında öncelik verildiği için, Göbeklitepe’nin gölgesinde kalmıştı. Henüz Göbeklitepe bile tam olarak ne olduğunu bilinmezken, Karahantepe için çok erkendi.
BABAM MEHMET CAN YILLARCA KARAHANTEPE’Yİ DEFİNECİLERDEN KORUDU
Arazi sahibi babam olan Mehmet Can şöyle anlatıyor Karahantepe’nin bulunuşunu:
Definecilik çok yaygınlaşmış ve Mehmet bey bu durumdan hiç hoşlanmıyordu, definecilerden nefret ediyordu ve bu ülkemize tarihi ve kültür mirasımıza çok zarar veren bir şey olduğu için onları sürekli bölgeden uzaklaştırmıştı. Bir gün yine tepeye baktığı zaman bir kaç kişinin tepede olduğunu görür ve onları kovmaya gider. O zaman akademik çalışmalar yapan Bahattin Çelik ve ekibini de kovar.
Bahattin Çelik bu duruma, Mehmet beyin tepeye gönüllü olarak sahip çıkmasına çok sevinir. Bahattin Çelik hoca ile Mehmet Can arasında büyük bir dostluk başlar. Sürekli Karahantepe ile ilgili makaleler, araştırmalar için düzenli bir şekilde Karahantepe’ye gelen Bahattin Çelik ve Mehmet Can dostlukları giderek artar, tabii bu arada Bahattin Çelik, Mehmet Can’a Karahantepe’nin bir neolitik dönem kalıntısı olduğunu anlatır, yani tarih bilgisi ona da aktarır.
Neolitik dönemde metal, altın, cam, seramik ve daha değerli buluntuların bulunamayacağını öğrenir, çünkü definecilik burayı tahrip ederse elimizdeki son bilgiyi de yok etmiş olurlar. Mehmet Can, Bahattin Çelik hocadan edindiği bilgiler ışığında ölene kadar burayı gönüllü korumaya devam eder, kazı yapılana kadar da hiç kimseyi buraya yaklaştırmaz.
Gelen yabancı gazeteci ve yabancı araştırmacılar sayesinde tanınmaya başlayan Karahantepe’yi yapılan bu yayınlar üzerinden öğrenen turistler de dahil hiç ama hiç kimseyi Karahantepe sınırları içerisine almazdı. Yaklaşık 25 yıl boyunca gönüllü koruyan Mehmet Can bayrağı çocuklarına devretti.
İstanbul Üniversitesi’nden Prof. Dr. Necmi Karul tarafından 2018’de Karahantepe’de ikinci yüzey taraması yapılıp 2019’da da kazılmaya karar verildi. Karahantepe hiç şüphesiz bütün şehirde bir heyecan ve merak konusu oldu, hatta o yıl tüm televizyon kanalları durmadan Karahantepe’deki kazıları yayınlıyordu.
Karahantepe devasa büyüklüğü ile herkesin beklentisinin yüksek olduğu bir yer. 25 yıldır kazıların yapıldığı ve Şanlıurfa’ya ve Türkiye’ye inanılmaz eserler bırakan Göbeklitepe gibi, hiç şüphesiz Karahantepe’de de beklentiler aynı.
Daha önce dediğim gibi önceleri Karahantepe, bölgede yaşayan Can ailesi ve civar köylüler tarafından mezarlık olarak bilindiği için hep kutsanmış ve korunmuş. Bölgeden geçen insanlar ölmüşlerini ruhlarına Fatihalar okuyup dualar ediyordu. Herkes tarafından mezarlık olarak bilindiği için babam Mehmet Can da annesini, 2012’de vefat ettiği zaman Karahantepe’de defnetti ve mezarı hala Karahantepe’de bulunuyor.
KARAHANTEPE İLE BİRLİKTE BÜYÜDÜM
Ben İsmail Can, Karahantepe keşfedildiği zaman henüz üç yaşındaydım ve ben de Karahantepe birlikte büyümeye başladım.
Düzenli bir şekilde ziyarete gelen ve araştırmalar yapan Bahattin Çelik ile birlikte tepeyi geziyor, ama sürekli sorular soruyor ve bilgi edinmeye çalışıyordum. Bölgedeki daha bir sürü yeri Bahattin hocayla araştırma ve bulma fırsatı buldum.
Göbeklitepe kazıları devam ederken yeni bilgiler bulunuyor ve biz bu bilgilerle Karahantepe arasında bir bağlantı olabilir olasıklıklarını değerlendiriyoruz, yani orada bulunan yeni bilgiler doğrudan bütün ailemize yayılıyordu. Ailemde herkes arkeolojiyle ilgilenmeye başladı, tarihi yerleri keşfetmeye çalışıyor, bilgi edinmeye çalışanlardan tutun da artık tarih bizim ailenin bir parçası ya da onun biz bir parçası olmuştuk. İlk kazı çalışması başladığında ailenin bir çoğu kazıda görev aldı.
Kazılar inanılmaz heyecanlı geçiyor ve 2020 yılında genişleyen kazı, dünyaya inanılmaz bir kültür mirası bıraktı. İnsan heykelleri ilk kez burada yüzünü gösterdi, burada yapılan karbon testleri ile Göbeklitepe’nin çağdaşı olduğu anlaşıldı.
Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen, şu ana kadar bulunan o döneme ait gerçek insan boyutlarında ve formundaki tarih öncesi insan heykelinin (Urfa Adamı) benzeri bir başka eser daha henüz bulunmadı.
Karahantepe de, hiç şüphesiz Göbeklitepe gibi dünyanın gözbebeği ve en çok merak edilen yerlerden bir tanesidir, çünkü Karahantepe’de insan heykellerine rastlanılmıştır ve insanoğlu kendini hayvanlar aleminden çıkarıp kendini en başa koymuştur.
Kazıların ilk gününden beri görev alan, en önemli kazılarda bulunan ve Karahantepe’nin bulunmasına büyük emeği geçen İsmail Can, bugünlerde ören yeri sorumlusu olarak görev yapıyor, burayı koruyor, gelen ziyaretçilerle ilgileniyor ve onların sağlıklı bilgi alabilmeleri için bizzat kendisi kazıda çalıştığı için tepede rehberlik ediyor.
NEOLİTİK DÖNEM İNSANI DÖNEMİN TEKNOLOJİSİNİ KARAHANTEPE’DE YANSITIYOR
Karahantepe’de kazılar yaklaşık dört yıldır devam ediyor ve henüz çok yeni bir yer, ama çok önemli bir keşif olduğu için şimdiden dünyada büyük bir merak uyandırdı. İnanılmaz ziyaretçi akını var, henüz çok yeni olduğu için ve daha önce bilinmeyen bir tarih olduğu için çok fazla bilgi birikimi yok Karahantepe hakkında.
Ama gerek kazı başkanı Prof. Dr. Necmi Karul Hoca, gerek üniversite, gerek YouTube gibi mecralarda bulunan buluntular üzerinden Karahantepe hakkında bilgilere ulaşmak mümkün. Bilimsel yayınlar hazırlanıyor, yapılıyor ve insanların hizmetine sunuluyor. Hiç şüphesiz dünyanın en önemli keşiflerinden biri olan Karahantepe pozitif enerjisi ile herkesi kendisine hayran bırakıyor. Bölgedeki çalışmalar Neolitik Çağ’a bakış açısını da değiştirecek.
Neolitik dönem insanı; bilim, astronomi ve mimarisi ile dönemin teknolojisini ve bilgisini en iyi şekilde Karahantepe’de de yansıtıyor.
Karahantepe’de şu ana kadar açılmış olan alanlar; büyük toplanma alanı, dini ritüellerin yapıldığı tahmin edilen bir kompleks ve etrafında yaşam yerleri olarak düşünülen yerlerin ortaya çıktığı biliniyor. Karahantepe’de daha açılmayı bekleyen onlarca yapı mevcut.
Dr. Necmi Karul ile Karahantepe Kazıları
Farah Yurdözü mitolojik ve Karahantepe figürleri
Kayıt Dışı – Göbeklitepe ve Karahantepe’deki Semboller Ne Anlama Geliyor? – Ünal Güner
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.