“İnsanlığın Kalbi”, insan odaklı yazılmış, uygarca yaşamın, ilke ve ideallerden geçeceğini, özü insan ve insancıllık olan bir yaklaşımla, insanlığın kalbine girilebileceğinin romanıdır.
Haşim Korkmaz avukat kökenli yazarlarımızdan, elimde imzalı bulunan “İnsanlığın Kalbi” kitabını ilgiyle okudum.
Kitabın kahramanı Reşat Yılmaz, diğer kullandığı isim Sedat Öztürk, Reşat 78 kuşağını anlatmak açısından ilgiye değer bir örnek. Bu kuşağın insanları, okuduklarında mutlak kendilerinden bir şeyler bulacaklar eserde. Gerek ilke ve idealler yönünden, gerekse çileli yaşam, egemen düzenin kadrine uğrama ve uğraş verme gibi.
Ortaöğretim yıllarında örgütlü ve örgütçü bir yapıya sahip olan Reşat, 12 Eylül’ün gelmesiyle zor günler yaşar. Öğrencilik yılları Lüleburgaz’da geçer. Döneminde pek çok öğrenci olayına karışır. Gözü kara nitelikleri ile dikkati çeker. Edirne’de bir simit fırınında işe girer, 1982 yılında fırıncıların susam tüccarlarına karşı başlattığı eylemin tetikleyicisi olur. Kalacak yer bulma sorunu, onu kendisine karşıt görüşlü hatta lider pozisyonundaki Mesut ve arkadaşlarının yanına düşürür.
Özgüveni son derece yüksek ve örgütçü niteliğe sahip olan Reşat, birlikte kaldığı bu kişileri etkileme ve kültürel olarak yetiştirme yoluna gider. Kendisinin başlangıçta tanınması yönünde hiç renk vermez. Uzun erimde, hatta başarılı da olur. Devletin içine kadar sızmış çete, mafya kalıntıları ile yolları kesişir, onlara karşı da çetin uğraşlar verir. Hatta bu çetenin elinden süreç içerisinde yetiştirdiği, karşıt görüşlü arkadaşı Mesut’un yardımı ile kurtulur. Bir bakıma yaşamını da Mesut’a borçludur.
Reşat’ın olaylar yüzünden eğitimi aksamış, ailesi ile de arası açılmıştır. Daha sonra ortaöğretimi hızlandırılmış eğitimle tamamlayabilmiş, devamında da Hukuk Fakültesi’ni bitirerek avukat olmuş, Çorlu’da büro açarak hayata tutunmuş. Sancılı süreçte ilk sevgilisi Aysun’dan ayrılmış, meslektaşı olan Aynur’la evlenmiş, peşini bırakmayan çetin uğraşlar nedeni ile onunla da ayrılmak zorunda kalmıştır. Sıra dışı bir insan olan Reşat avukat olduktan sonra ailesi ve çevresinde yarattığı örnek, insancıl ve bonkör tavırları ile bir dönem yanlış anlaşılan, fakat önemli bir değer olduğunu kanıtlamıştır.
Haşim Korkmaz “İnsanlığın Kalbi” Romanı ile 1980 öncesi ve sonrası bir döneme ışık tutuyor. 78 gençliğinin hayallerini, ilke ve idealleri yolunda nelere katlanabileceğini gösteriyor. Almanya’da Nasyonel Sosyalistler gibi Türkiye’de de pek çok yoksul gençliğin, yanlış odakların ağına düştüğüne, ortamını bulup doğruyu gösterince onların da nasıl değişebileceğine uç örnekler sunuyor.
Eser Öz Türkçe sözcüklerle, hiçbir sözlüğe başvurmadan okunacak ve akıcı bir nitelikte yazılmış. Okurken adeta yaşıyorsunuz, güçlü betimlemeler ve örnekler var. Yeri gelince Trakya halkının kendine özgü, yerel ve yöresel dilini kullanmayı da ihmal etmemesi, esere doğal bir nitelik kazandırıyor. Konuların her safhası geniş bir gözlem ve nesnel bir bakışla yazılmış.
Konunun polisiye yanının olması, mafyayla uğraş tarafı ve Reşat’ın aşkları, heyecan veriyor. Kitabın kısa sürede okunmasına katkı sağlıyor. Olaylar arası geçiş ve bağlaçlar ustaca yapılmış. Felsefi ve ekonomik konuların bile sıkmadan ve roman tadında verilmesi, türünün örnekleri arasında sayılabilir. Bu yönüyle de Türk romancılığında hak ettiği yeri alacağını umuyorum.
İnsanlığın Kalbi, insan odaklı yazılmış, uygarca yaşamın, ilke ve ideallerden geçeceğini, özü insan ve insancıllık olan bir yaklaşımla, insanlığın kalbine girilebileceğinin romanıdır.
Okuyarak boşa zaman harcamayacağımız bir eserdir. Eline yüreğine sağlık Haşim Korkmaz diyorum ve yeni eserlerde buluşmak dileğiyle.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.