İnsan vücudunu ayakta tutan, omurgadır. Peki, insanı ve kurumları dik tutan nedir? İnsanı ve kurumları dik tutan, onların değerleri, ilkeleridir. İlkeleri olmayan, değerler sistemi çökmüş kişiler ve kurumlar dik duramazlar. Nedir omurgasızlık belirtileri?
Hüseyin DUYGU
huseyin.duygu@haber.dk
Sahte gurur er geç çöker.
Gerçeklik, sanki akıllıca yönetiliyor gibi görünüyor.
Despotlar ve imparatorluklar yok olacaklar
Vahşi katiller ya da şiddet içeren siyasi sistemler de öyle
Sadece bir süre dayanabilirler; sonra bu tür rejimler dağılır.
Sabahları hepimizi neşe ve umutla uykudan kaldıran
Tek yenilmez güç, herkesin sahip olduğu omurgadır.
Bu şiiri Danimarkalı şair/yazar Niels Hav yazdı.
İnsan vücudunu ayakta tutan, omurgadır. Peki, insanı ve kurumları dik tutan nedir?
İnsanı ve kurumları dik tutan, onların değerleri, ilkeleridir. İlkeleri olmayan, değerler sistemi çökmüş kişiler ve kurumlar dik duramazlar. Nedir omurgasızlık belirtileri?
Omurgasız kişiliğin en belirgin özelliği, kişinin belirgin bir duruşunun olmamasıdır. Duruşları, çıkarlarına göre değişir. Rüzgar ne yönden eserse o yöne dönerler. Bir başka nesneye benzetme yapılacaksa, rüzgar gülü adıyla da anılabilirler.
Omurgasızlar esnektirler; her biçime kolaylıkla girerler. Hatta sıvı gibidirler, bulundukları kabın şeklini alırlar. En sevdikleri kap, koltuk biçimindedir. Belli koltuklara oturmak uğruna istenilen seviyeye alçalabilirler. O koltuklarda kalmak uğruna da her biçime girebilirler.
Genelde de biçimini aldıkları koltuğun gerektirdiği özelliklere sahip olmazlar. Bu durumda eksikliklerinin diyetini, kendilerini o koltuğa atamış kimselere diyet borcu olarak öderler. Her denileni yaparlar. Bu konuda “oldukça” iyidirler.
Omurgasızların hafızaları yoktur. “Dün dündür, bugün bugündür” en sevdikleri slogandır. Kendilerinin hafızası olmadığı gibi, başkalarının da hafızası olmadığını, geçmişi hatırlamadığını sanırlar. Hatırlayan olursa, “Değiştim, değişime açık olmak erdemdir” derler. Omurgasızlığı, değişim diye yuttururlar.
Sosyal bir varlık olan insan, toplum içinde yaşamak zorundadır. Omurgalı, onurlu insan, her şeyden önce başkasının onurunu düşünen insandır.
Omurgalı yaşamaktan, onurlu hayattan, söz ediyorum.
Omurgalı olma, onur; eski deyişle “haysiyet” demek…
Kanımca, omurgalı insan dendiğinde akla gelmesi gereken ilk kavram “değer”dir. İnsanın değeridir. Çünkü insan, insan olarak değerlidir. Onu değerli yapan sahip olduğu ve diğer canlılarda bulunmayan kendine özgü özellikleri, yapısal olanaklarıdır.
Bilmesi, düşünmesi, irade sahibi olması, eğitilmesi, önceden görmesi, tavır takınması, bilim sanat yapması, inanması, sevmesi, özgür olması, dilinin olması, çalışması vb. sayılabilecek özellikler insanı değerli kılar.
Eğer insan bu özelliklerinden dolayı değerli bir varlık ise, ki öyledir, o zaman değeri korunmalıdır. İşte, omurgalı hayat ya da onurluca yaşamak insanın bu değerinin, insan olarak değerinin korunmasıdır.
Omurgalı ve onurlu yaşam, insanın, insan olarak değerini hem kendinde hem de başkalarında koruması, çiğnetmemesi ve yüceltmesidir. Onurlu bir hayat, insanın değerinin çiğnenmediği, çiğnetilmediği bir hayattır.
‘İnsan, onurlu bir hayat yaşarsa omurgalı insan olur. Onursuzca yaşanan bir hayat, insanı insan olmaktan uzaklaştırır.’
Bilgisizlik, cahillik de onursuzluğa yol açabilir.
Sahip olduğumuz ve evrensel etik ilkelerle uyuşmayan ideolojiler, fikirler, duygular, inanışlar, töreler, gelenek-görenekler, kültürler de onursuzca hayatların kaynağı olabilir.
Bazen zenginliktir onursuzluğun nedeni, bazen yoksulluk. Bazen güçlü olmak onursuzluğu besler, bazen güçsüz olmak.
Omurgalı, onurlu yaşam kişisel düzeyde cesaret ister, sevgi, bilinç ister.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.