Bu yaz, Mersin’de yaptığımız bir aile ziyareti gezimizi Güneydoğu Anadolu bölgesine mümkün olduğunca yaymaya ve beş güne sığdırmaya çalıştık ve bu minik turumuzu Haber.dk okurlarıyla paylaşmak istedik. Bu yazıda, sizlere elimizden geldiğince bu gezimizin başlangıcıyla birlikte Gaziantep şehrimizi tanıtmaya çalışacağım.
Cengiz KAHRAMAN
cengiz.kahraman@haber.dk
GAZİANTEP – Yaklaşık 40 derece hava sıcaklığında Antalya’dan başlayan ve Türkiye’nin en güzel muzlarının yetiştiği Alanya, Gazipaşa, Anamur, Bozyazı, Aydıncık, Taşucu, Silifke, Erdemli (Kızkalesi) ve Çeşmeli üzerinden Mersin ve sonrası Güneydoğu Anadolu yolcuğumuzu Antalya-Mersin sahil yolu üzerinden yapalım istedik.
60 km kadar virajların olduğu için hız yapılamayan yollardan biri olan bu yaklaşık 480 km’lik sahil yolunun yorucu, ama bir o kadar da manzarasının güzel olduğunu hemen belirtelim.
Yaklaşık 7 saatte vardığımız Akdeniz Bölgesi’nde Torosların eteğinde yer alan ve önemli bir liman ve ticaret şehri olan Mersin, zengin tarihi, kültürel mirası ve doğal güzellikleri ve aynı zamanda Türkiye’nin önemli tarım ve turizm merkezlerinden biri olarak biliniyor. Yüksek binaları, gökdelenleri İstanbul’dan sonra en çok bu kentte gördüm dersem sanırım yanlış olmaz ve halen yapılaşma devam ediyor.
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yaptığımız bu turun ilk durağı olan Mersin’de iki gece konakladıktan sonra Gaziantep’e doğru yola çıktık. Tarsus, Adana, Osmaniye üzerinden yaklaşık 4 saatte Gaziantep’e girdik.
Gaziantep, fıstığı, lezzetli mutfağı, baklavası ve Kale ile ön plana çıksa da, tarihi ve kültürel zenginlikleri açısından Türkiye’nin hâlâ yaşanılan en eski yerleşim yerlerinden biri. Sanayi alanında oldukça gelişmiş, dinamik ekonomisi ile de tanınıyor ve aynı zamanda bölgenin önemli bir turizm ve ticaret merkezi olarak da biliniyor.
Kebapları, Yuvalama ve Beyran çorbaları, dolmaları ve tabii ki de başta antep fıstıklı baklavası, künefesi ve katmeri ile Türkiye’nin en ünlü mutfaklarından birine sahip olan Gaziantep mutfağının özelliği ise, çeşitli baharatların bolca kullanılması. Özellikle kırmızı biber, sumak ve zahter (yabani kekik) yaygın olarak kullanılıyor.
Kente hava, kara ve demiryolu ile ulaşım mümkün. Gaziantep Havalimanı, şehir ile Türkiye’nin diğer bölgeleri ve bazı uluslararası noktalar arasında hava ulaşımı sağlarken, otoyol ağı sayesinde Türkiye’nin diğer büyük şehirlerine kolay erişim imkânı sunuyor. Demiryolu ağı ile de çeşitli noktalara bağlantı mümkün.
Gaziantep, mutfağı ile 2015 yılında UNESCO tarafından “Yaratıcı Şehirler Ağı” kapsamında “Gastronomi Şehri” ünvanını alan ilk ilimiz.
Gaziantep’in tarihi M.Ö. 4. bin yıla kadar uzanıyor. Bölge, Hititler, Asurlar, Persler, Romalılar ve Bizanslılar gibi birçok medeniyete ev sahipliği yapmış.
Gaziantep’te bulunan Dülük Antik Kenti, Türkiye’nin hâlâ yaşanılan en eski kenti olma özelliğine sahip. MÖ 3650 yılında kurulan Gaziantep’in tarihi Hititlere kadar uzandığı, şehirde en eski matematik işlemlerine ve Bakır Çağı’ndan kalma eserlere rastlandığı söylenir.
7. yüzyılda ise, İslam ordularının bölgeye gelmesiyle Gaziantep, İslam hakimiyeti altına girmiş, Daha sonra Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluğu dönemlerinde önemli bir merkez olmuş. Kurtuluş Savaşı sırasında gösterdiği direniş ile ün kazanmış ve “Gazi” ünvanını almış.
Türkiye’nin en dinamik sanayi şehirlerinden birisi olarak da bilinen Gaziantep, tekstil, gıda, makine ve plastik sanayisi şehirde oldukça gelişmiş.
Şehir, tarihi İpek Yolu üzerinde bulunduğu için ticaret açısından da önemli bir konuma sahip. Gaziantep, bugün de hem Türkiye’nin iç pazarında hem de ihracatta önemli bir rol oynamakta.
Gaziantep, Kalesi, Zeugma Mozaik Müzesi, Bakırcılar Çarşısı ve tarihi camiler gibi birçok turistik mekâna sahip.
RUMKALE
Akdeniz ile Mezopotamya arasında stratejik bir konuma sahip olan Gaziantep’e gelir gelmez ayağımızın tozuyla Rumkale’yi ziyaret ettik.
Gaziantep’in Yavuzeli ilçesi sınırları içinde yer alan bu tarihi Rumkale’si Fırat Nehri’nin kenarında, Halfeti ve Birecik baraj göllerinin birleşim noktasında bulunuyor ve tarihi ve stratejik önemiyle biliniyor.
Rumkale’nin tarihi antik çağlara kadar uzanıyor. Kale, çeşitli medeniyetler tarafından stratejik bir nokta olarak kullanılmış.
Kale, Bizans İmparatorluğu döneminde önemli bir savunma noktası olarak kullanılmış ve Hristiyanlık için de önemli bir merkez olmuş, bazı kaynaklara göre, İncil’in bir kısmının burada yazıldığına inanılmakta.
12. yüzyılda Eyyubiler tarafından ele geçirilen kale, daha sonra Memlükler’in kontrolüne geçmiş. 1516 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliğine giren kale, bu dönemde de stratejik önemini korumuş.
Fırat Nehri’nin kenarında, sarp kayalıklar üzerinde yer alan kale, doğal savunma avantajlarına sahip. Surları ve kuleleri ile dikkat çekiyor. Kalede, su sarnıçları, kilise kalıntıları, mağaralar ve depolar gibi çeşitli yapılar bulunmakta.
Günümüzde Rumkale, tarihi ve doğal güzellikleri ile önemli bir turistik destinasyon haline gelmiş ve tekne turları, doğa yürüyüşleri ve fotoğrafçılık gibi aktivitelerle ziyaretçilere hizmet veriyor.
Kale ve çevresinde çeşitli koruma ve restorasyon çalışmaları yapılmakta. Bu çalışmalar, hem tarihi yapının korunmasını hem de turizme kazandırılmasını hedefliyor.
Zengin tarihi geçmişi ve etkileyici doğal güzellikleri ile ziyaretçilerine hem kültürel hem de görsel bir şölen sunan Rumkale’ye ulaşım genellikle Halfeti’den kalkan teknelerle sağlanıyor. Bu teknelerle yapılan geziler sırasında, ziyaretçiler Fırat Nehri’nin güzelliklerini de görme fırsatı buluyor.
Gaziantep şehir merkezinden Rumkale’ye karayolu ile de ulaşmak mümkündür. Yaklaşık 70 kilometrelik bir mesafe kat edilerek kale bölgesine varılabiliyor.
Zeugma Mozaik Müzesi
Türkiye’nin en önemli müzelerinden biri olan ve 9 Eylül 2011 tarihinde açılan Zeugma Mozaik Müzesi, Gaziantep’te yer alan dünyanın en büyük mozaik müzelerinden biri. Müzede, antik Zeugma kentinden çıkarılan mozaikler ve çeşitli arkeolojik eserler sergileniyor.
Hem tarihi hem de sanatsal açıdan büyük bir öneme sahip olan bu müze, Gaziantep’in ve Türkiye’nin kültürel mirasını gözler önüne seriyor. Ziyaretçilere, antik dünyanın büyüleyici mozaik sanatını ve Zeugma’nın zengin tarihini keşfetme fırsatı sunuyor.
Zeugma, M.Ö. 300 yılında Büyük İskender’in generallerinden Seleukos I. Nikator tarafından kurulmuş. Kent, Roma İmparatorluğu döneminde büyük bir gelişme göstermiş. Zeugma, Fırat Nehri kıyısında, önemli bir ticaret ve kültür merkezi olarak konumlanmış olan Zeugma, Roma dönemi villa mozaikleriyle ünlüdür. Mozaikler, zengin figüratif sahneler ve geometrik desenlerle dikkat çekiyor.
Müzede sergilenen en ünlü mozaiklerden biri ise “Çingene Kızı” mozaiğidir. Bu mozaik, adeta Zeugma’nın simgesi haline gelmiş.
Müze, sadece mozaikler değil, aynı zamanda heykeller, duvar resimleri, sütunlar ve çeşitli günlük kullanım eşyalarını da içeren geniş bir koleksiyona sahip. Büyük salonlarda, Zeugma villalarından çıkarılan mozaiklerin büyük panelleri sergilenmekte. Bu paneller, antik kentin zenginliğini ve sanat anlayışını gözler önüne seriyor.
Bir sonraki yazımız, Mezopotamya’nın verimli topraklarında yer alan Nusaybin…
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.