Bakü, Danimarka şiiriyle buluştu. Kültür ve sanatın geliştiği Azerbaycan’da, uluslararası edebi etkileşim yeni bir boyut kazanıyor.

Sol baştan: Yazar ve çevirmen Hüseyin Duygu, Danimarkalı şair Niels Hav ve şair-çevirmen ve aynı zamanda Azerbaycan Yazarlar Derneği sekreteri Salim Babıllaoğlu.
Şair Niels Hav
Türkçe çeviri: Hūseyin Duygu
Kopenhag Bakü’ye 4.200 km uzaklıkta, kültürel ve tarihsel olarak çok büyük bir mesafe, sanki evrendeki iki gezegen arasındaymış gibi.
12 Danimarkalı şairin Azericeye çevrildiği yeni antolojiyi kutlamak üzere Bakü’de konuk olmaktan büyük mutluluk duydum. Mart ayının birkaç güneşli günü boyunca kendimizi orada evimizdeymiş gibi hissetmemize izin verildi.
Hayatını Türkiye ve Danimarka arasında geçiren Hūseyin Duygu ile birlikte geldim; Salim Babullaoglu ile birlikte bu çeviriyi yapma şerefine eriştiler. İlkbaharın başlarında ağaçların henüz yapraklanmadığı bir dönemde Bakü’de olduğumuz için şanslıydık; bu mevsim sanki iç çamaşırı giymiş güzel bir kadın gibi göründü bana.

Danimarkalı şair Niels Hav ve Hüseyin Duygu, Azerbaycanlı şairlerle birlikte.
Bakü büyüme sancıları çeken bir şehir, burada iki milyondan fazla insan yaşıyor ve çalışıyor. Şehrin simgesi 12. yüzyıldan kalma Kız Kulesi’dir; bu bin yılda kulenin çevresine yeni gökdelenler ve Yangın Kuleleri eklenmiş. Bu kulelerin ismi, ülke ekonomisi için hayati önem taşıyan petrol sektöründen geliyor.
Bakü’de dolaşırken birçok yerde doğrudan yer altından petrol çıkaran sondaj kulelerini görürsünüz. Şehir, Hazar Denizi kıyısında yer alıyor ve burada petrol ve doğalgaz üretimi için yeni açık deniz tesisleri açılıyor.
Azerbaycan’ın uzun ve çalkantılı bir tarihi var. Bin yıldır Doğu ile Batı, Kuzey ile Güney arasında ticaret yolları ve kültürel alışverişin buluşma noktası olan ülke, dünyanın dört bir yanından insanları Bakü’de buluşturuyor; geçen yıl İklim Zirvesi burada oldu.
Bakü, dünyanın dört bir yanından gelen ışığı yansıtan bir prizmadır. Yüzyıllar boyunca Azerbaycan şiiri farklı alfabelerle yazılmıştır, ancak özünde ülkenin şiiri her zaman özgürlük susuzluğuna bir övgüdür.
Salim Babıllaoğlu, Azerbaycan Yazarlar Derneği’nin sekreteridir. Birçok görevi olan, sorumluluk gerektiren bir görevdir. Bizi de yanına alıp, fotoğrafların olduğu ofisinde konuk etti, yurt içi ve yurt dışında yaşanan edebi etkinliklere ait pek çok anısını bizimle paylaştı.
Salim Babulaoğlu, Yazarlar Derneği’nin uluslararası ilişkilerini yöneten önemli bir isim. Onun sayesinde birçok kıtada birçok dilden şiir çevrildi. Başka ülkelerden gelen bu vitaminler, ülke edebiyatına yeni oksijen getiriyor.
Azerbaycan edebiyatının adeta sembolü haline gelen Yazarlar Birliği Başkanı Anar Rıza ile birlikte olmaktan mutluluk duyduk. 80’li yaşların ortasında, yaşını onurla taşıyan, kim olduğunu ve ne istediğini bilen bir adam. Bizi sıcak bir şekilde karşıladı ve H.C. Andersen gibi yazarların ne yaptığını anlattı. Andersen ve Søren Kierkegaard onun için önemli. Hatta Svendborg’lu şair Johannes Jørgensen’den bile söz etti. Etkileyici bir bilgi ve ufuk açıcı.
Anar Rıza’yla Səməd Vurgu’nun Ev Müzesi’nde düzenlenen resmi etkinlikte, yeni Danimarka antolojisinin davetli konuklara tanıtıldığı etkinlikte bir kez daha bir araya geldik. Burada ülkenin edebiyat kurumlarından önemli kadın ve erkeklerle tanıştık. Salim Babullahoğlu açılış konuşmasını yaparak antolojiyi tanıttı. Çağdaş Danimarka şiirinin Azerbaycan’da ilk kez okuyucuyla buluşması büyülü bir andı. Kitaptak şiir örnekleri her iki dilde de okundu. Son olarak Nazım Hikmet’in ünlü “Samet Vurgun’a ” adlı şiiri Danca ve Türkçe olarak okundu.
Ertesi gün eski Bakü’nün merkezinde bulunan Nizami Edebiyat Müzesi’ni ziyaret ettik. Rehber eşliğinde yaptığımız turda Azerbaycan edebiyatının tarihi hakkında canlı bir izlenim edindik.
Dünyanın en büyük edebiyat müzesi olduğu söylenen kurum, şiire ve yazılı söze saygı duruşunda bulunan etkileyici bir edebi anı koleksiyonuna ev sahipliği yapıyor. Diğer ülkeler de bundan ders çıkarabilir.
Azerbaycan Cumhuriyeti, çalkantılı bir tarihe sahip olup, Rusya, Türkiye ve İran ile sınır komşusudur. Yükselişleri ve düşüşleri oldu, özgürlük hiçbir zaman garanti olmadı. Ülke, bağımsızlığını kazandığından bu yana petrol sayesinde istikrarlı ekonomik büyüme ve zengin bir kalkınma süreci yaşadı. Kültür ve ekonomisi gelişiyor, iyi eğitimli kadınlar ve erkekler mutluluğun peşinde koşuyor.
Azerbaycan yeni bir altın çağın ortasındadır, inşallah ülke herkese mutluluk ve refah dağıtacak güzel bir gelecekle karşı karşıyadır.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.