Geçenlerde bir arkadaşım aracılığıyla Danimarka günlük gazetelerinden Berlingske Tidende gazetesinin 3 Kasım 1940 tarihli 12 sayfalık Türkiye’yi tanıtan özel bir eki geçti elime. Gazete yayınladığı bu özel ekte, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasi yönetimini, sanayisini, yeraltı zenginliklerini, tarımını, kültürünü, tarihi yerlerini ve daha bir çok yönünü bol bol fotoğraflar eşliğinde anlatmış.
“Bugünün Türkiye’si” adındaki 12 sayfalık bu özel sayıdaki yazının girişi şöyle başlıyor: “Osmanlı İmparatorluğu Birinci Dünya Savaşı’yla son buldu ve Kemal Atatürk tarafından yeni bir modern Türkiye kuruldu”.
Gazetenin Türkiye’ye ayırdığı bu sayının basıldığı tarih de çok ilginç. Sözkonusu ekin yayınlandığı tarihte Danimarka 6 aydır Nazi Almanyası’nın işgali altında. Nazi işgali altındaki bir ülkenin saygın bir gazetesi, kurtuluş savaşı vermiş, ancak İkinci Dünya Savaşı’nda savaşa girmemiş, tarafsız kalmayı tercih etmiş bir ülke için özel ek çıkarıyor ve bu ekte genç Türkiye Cumhuriyeti’ni tanıtıyor okurlarına.
Berlingske Tidende’nin özel Türkiye ekini incelerken, işgal altındaki bir ülkede bir basın organı nasıl olur da Türkiye’yi tanıtmaya karar vermiş diye düşünmeden edemedim.
Gerçi, gazete bunu okurlarından gelen sorular üzerine yayınlama kararı aldığını belirtiyor ekteki yazısında.
“Türkiye’deki son gelişmeleri merak eden okurlarımızdan gelen ‘modern Türkiye nasıl bir ülke?’ yönündeki sorular üzerine bu eki yayınlıyoruz” diyor.
9 Nisan 1940’ta Nazilere karşı kısa bir süre direndikten sonra işgal edilen Danimarka’daki gazete okurlarının yeni modern Türkiye’yi bu kadar çok merak etmesi ve gazetenin tanıtım yazısında yaptığı açıklama da oldukça şaşırtıcı.
Aşağıdaki satırlarda okuyacağınız gibi Alman faşizmi altındaki bu ülkenin gazetesi tanıtım yazısında, yeni modern Türkiye’nin kapitalizmi tam olarak uygulamaması, kendini dışarıya nasıl kabul ettireceğinin henüz belirsiz olması üzerinde duruyor.
Tanıtım yazısı şöyle devam ediyor:
“1912-13 Balkan savaşlarında çökmeye başlayan Osmanlı İmparatorluğu 1914-18 yılları arasındaki Birinci Dünya Savaşı ile yok olmaya mahkum oldu. Kemal Atatürk, çöken Osmanlı İmparatorluğu üzerine modern Türkiye’yi yarattı ve Batı’ya yaklaştırdı. Bizans ve Selçuklu mirası, Pierre Loti’nin Konstantinopel’i çoktan yok olmuştu. Peki, yeni Türkiye’de okulların, binaların, giyim kuşamın modernleşmesi dışında nasıl bir modernleşme yaşandı?
Türkiye’den son gelen telgraflar ülke nüfusunun son beş yıl içinde 18 milyona çıktığını, Türkiye’nin Almanya ile aynı büyüklükte olduğu gözönüne alındığında nüfusun fazla olmadığını gösteriyor. İşgücü açığı sanayi ve madencilik başta olmak üzere bütün alanlarda hissedilir düzeyde. Köyden kente göç bilinmiyor. Köylüler topraklarını terketmek istemiyor ve toprakların sadece yüzde 18-20’si işleniyor. Yani toprak sorunu yok. Bir önceki savaştan sonra Yunanlıların Küçük Asya’dan sürülmesi ve Ermenilerin tehcirine rağmen Türk iş düyansının gelişmesi de oldukça şaşırtıcı. Zira Yunanlılar ve Ermenilerin daha kalifiyeli olmaları toplum açısından önemli unsurdu.
İş dünyasında devlet belirleyici rol oynuyor. Özel Kapitalizm hem eski şark, hem de modern Avrupa ve Amerika’daki anlamıyla devletin belirleyici tavrı yüzünden ilerlemiyor. Modern Türkiye şimdilik yapılanma dönemi yaşıyor. Ancak ülkenin kendini dışarıya nasıl kabul ettireceği henüz belli değil. Türkiye’nin bugün güçlü adamları Kemal Atatürk’ün varisi Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Başbakan ve eski tıp profesörü Dr. Refik Saydam, Dışişleri Bakanı ve eski matematik öğretmeni Şükrü Saraçoğlu”.
Gazete, Türkiye’ye ayırdığı bu ekin kapağını ikiye bölmüş. Üstte dönemin Cumhurbaşkanı ve Atatürk yakın silah arkadaşı İsmet İnönü’nün çalışma masasında çekilmiş bir fotoğrafı, altında da büyük bir Türkiye haritası bulunuyor. Ancak haritadaki ülkenin doğu bölgesinde ‘Ermenistan’ ibaresi ekin bütünlüğüyle bağdaşmamış.
İkinci sayfada, İsveç tahtının varisi Prenses İngrid Mustafa Kemal Atatürk ile çekilmiş bir resmi yeralıyor ve resmin altında şu not düşülmüş: 1934 Eylül – 1935 Ocak ayları arasında İsveç tahtının varisi Prenses İngrid ve Prens Bertil İsveç gıda endüstrisi için bir dizi ülkede pazar olanakları yaratmak için doğu gezisine çıkmıştı. Bu ziyaret İran’da ve Danimarkalı mühendislerle İsveçli mühendislerin birlikte çalıştığı Türkiye’de büyük yankı uyandırmıştı. Prenses ve prens gittikleri her yerde devlet başkanları tarafından ağırlanmıştı.
Gazetenin diğer sayfalarında, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün Başbakan Refik Saydam ve özel kalem müdürü Kemal Gedeleç ile bir çalışma toplantısından resmi, yine Cumhurbaşkanı İnönü’nün kızı Özden’e sarılırken, ata binerken bir resmi, Cumhurbaşkanı İnönü’nün Dışişleri Bakanı Şükrü Saraçoğlu ile satranç oynarken resmi, bekar Başbakan Refik Saydam’ın kanarya kuşu ile görülen resmi ve daha bir çok resim yeralıyor.
Dikkat çeken resimlerden biri de 1936 yılında Montreux Konferansında Türkiye’nin boğazlarda asker bulundurmasını hakettiği, Türk birliklerinin Çanakkale boğazındaki mevzilerine halkın coşkulu alkışlarıyla girdiği resim.
İlginçtir, İkinci Dünya Savaşı’nda Nazi işgali altındayken bile Danimarka’da bir yayın organı, Türkiye-Danimarka ticari ilişkilerini düşünüyor ve Türkiye’ye bu kadar geniş yer veriyor. 1927 yılında Türkiye’de 1100 km’lik demiryolunu Danimarkalı ve İsveçli firmaların ortak döşemeye başladıklarını ve 1935 yılında tamamladıklarını, Türkiye’ye 100 lokomotif ve 1500 adet de tren vagonu sattıklarını, toplam 55 milyon dolarlık Türkiye’de iş yaptıklarını belirtiyor.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.